menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Meclis Komisyonu faaliyetlerinin değerlendirilmesi

13 6
17.09.2025

1 Ekim 2024 tarihinde MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin DEM Parti milletvekilleriyle el sıkışarak PKK lideri Abdullah Öcalan’ın DEM Parti Grup toplantısında konuşması gerektiğini beyan etmesinin üzerinden 11 ay geçti.

Bu arada bir TBMM Komisyonu kuruldu, birçok partiden 51 milletvekili komisyon çalışmalarına katılarak “Silah bırakma sonrası dağdaki hareket mensuplarının Türkiye’ye dönüşü” hakkında siyasi, yasal ve pratik meseleleri konuşmaya başladı. Komisyonun şimdiye kadar ne yapıp ettiğine dair bilgi edinmek amacıyla DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve milletvekili Mehmet Emin Ekmen ile Ağustos sonu Ankara’da görüştük.

Ekmen’in komisyonda yaptığı 12 Ağustos 2025 tarihli konuşmasının yazılı metni ile Serbestiyet gazetesi ve Perspektif sitesinde yayınlanan iki makalesini okumuştum. Bize anlatılanlarla söz konusu metinlerin benzeştiğini görünce de bu yazılardan alıntılar yaparak toplamına ilişkin değerlendirmemi sizlerle paylaşmaya karar verdim. Bu arada Sayın M. Emin Ekmen ile görüşüp bu husustaki onayını da almış oldum.

“Beklentiler, İhtiyaçlar ve gerçekçilik!”

6 Eylül 2025 tarihli Serbestiyet gazetesinde çıkan yazısından alıntılar:

“İmralı’nın, iktidarın ve muhalefetin farklı açılardan ihtiyaçlarını karşılayan bu Komisyon, ‘Eve Dönüş Yasası’ amacıyla kurulmuş olsa da muhalefet için, iktidar ile iletişim ve müzakere zemini sağlayarak; hukuk, özgürlük ve demokratik iyileştirmeler için iktidar üzerinde bir baskı aracına dönüştürme imkânı da veriyor…

Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun, süreç için dönüm noktası olduğu kadar, parlamenter demokrasimiz için de özel bir tecrübe oluşturacağı anlaşılıyor. Geride kalan yedi toplantıdan sonra Komisyon’un güçlü bir siyasi zemin üzerinde, yapıcı bir müzakere ve iletişim platformuna dönüştüğü söylenebilir.

Komisyon; MİT, İmralı ve Kandil üçgeninde ele alınan bir meselenin, siyaset kurumuna taşınması açısından da önemli bir işlev görüyor…

DEM Parti ve İmralı heyetlerinin tek yönlü yürüttüğü bilgilendirme ziyaretlerine siyasi iktidar ve devlet kurumları da dâhil olarak süreç, göreceli daha açık ve şeffaf bir siyasi demokratik zemine kavuşmuş oldu.

Devletin ve İmralı’nın Komisyon’dan beklentisi neredeyse yalnızca ‘Eve Dönüş Yasası’ iken, toplumun talepleri bundan çok daha fazlasıdır.

Son dönemlerde yaşanan otoriterleşme, yargı süreçlerindeki sorunlar ve hukuk devletindeki gerilemeler; toplumun farklı kesimlerinin seslerini duyurmak, iktidar üzerinde baskı oluşturmak ve somut sonuçlar almak için Komisyon’a yönelmesine yol açmıştır.

İstanbul’daki yargı soruşturmalarını gündemde tutmayı sürdüren Cumhuriyet Halk Partisi, aile dayanışma ağları; işe geri dönmeyi bekleyen KHK’lılar; basit gerekçelerle yargılanan veya FETÖ’den mahkûm olmuş aileler; kursiyer teğmenler ve 15 Temmuz darbesine fiilen karışmamış askeri öğrenciler; TCK 158 için çalışma yürüten gruplar; Covid yasasında eşitlik bekleyenler ve infaz yasasında düzenleme talep eden diğer gruplar Komisyon üzerinde siyasi baskı oluşturma çabası içerisindedir…

Türkiye’nin temel ihtiyacı, herkes için daha fazla demokrasi, özgürlük ve adalettir. Komisyon, sağduyu ve rasyonalite temelinde işletilirse, yalnızca sürecin gerektirdiği yasal düzenlemeyi sağlamakla kalmayacak; toplumsal barış ve ortak gelecek için de güçlü bir fırsat yaratacaktır.

Komisyon’un şu ana kadar yaşadığı tek negatif tecrübe, Barış Annelerinin Kürtçe konuşma talebindeki ısrarına olumlu cevap verilmemiş olmasıdır. İç Tüzüğe tabi olmayan bir toplantıda Barış Annelerinin kendini daha rahat ifade edebileceği bir dilde konuşabilmeleri şüphesiz insani ve hukuki bir haktır…

Komisyon’un son toplantısı, yakın dönem siyasetin hafızasını temsil eden önemli bir buluşmaya sahne oldu. Türkiye’nin yakın tarihine tanıklık etmiş eski 10 TBMM Başkanı, Komisyon tarafından tek tek dinlendi. 20’nci dönemden 29’uncu döneme kadar görev yapmış Hikmet Çetin’den Mustafa Şentop’a uzanan bu isimler sadece dönemlerinin değil, Türkiye’nin geçirdiği siyasal dönüşümlerin de birer tanığı.

Komisyon’un bu isimleri dinlemesi, siyasi kültür ve toplumsal barış açısından da büyük önem taşıyor… Bu toplantı hem geçmişi anlamak hem de geleceği inşa etmek adına oldukça kıymetli iken devlet tecrübesinin meseleye ne denli ciddi ve yapıcı yaklaştığını da gözler önüne serdi. Başkanların bir kısmı usule ilişkin önerilerde bulunmakla yetinirken Hikmet Çetin (CHP), Ömer İzgi (MHP), Bülent Arınç (AKP) esasa dair değerlendirmeler ve radikal önerilerde bulunmaktan kaçınmadılar.

Komisyon’un odak noktası ve çalışma süresi beklenilen bütün dinlemeleri yapmasına imkân vermeyecektir. Bu çalışmanın geçmişte kurulan ve önemli toplumsal meseleleri ele alan çeşitli araştırma komisyonlarının birikimleriyle desteklenmesi büyük önem taşımaktadır…

Komisyon şu ana kadar Şehit aileleri, Gaziler, Diyarbakır Anneleri, Cumartesi Anneleri ve Barış Anneleri İnisiyatifi gibi toplumun farklı kesimlerinden gelen temsilcileri dinledi. Cumartesi Anneleri ile Barış Anneleri ya da şehit ve gazi aileleriyle bir polemik oluşmaması için soru sorulmaması ve konuşmalar hakkında yorumda bulunulmaması ilkesi, sonrasında genişleyerek tüm oturumlarda uygulanan bir prensibe dönüştü.

Kimsenin sözünün kesilmeden söylediklerinin tutanağa geçirilmesi ve anlatıların müzakereye açılmaması üyeler ile konuşmacılar arasında bir tartışma zemini oluşmasını engellemesi açısından doğru bir karar olarak değerlendirilmektedir…

İfadelerin Meclis tutanaklarına geçmesi, toplumsal hafızanın oluşması ve farklı bakış açılarının kayda geçirilmesi açısından büyük önem taşıyor.

Toplumun farklı kesimlerinin Komisyon gündemini etkileme çabasında öne çıkan mevzular; haksız gözaltı ve tutuklamalar, hasta tutuklular, KHK’lılar, FETÖ yargılamaları, 15 Temmuz darbe sanığı askeri öğrenciler, çeşitli adli suçlulardaki infaz düzenlemesi bekleyen mahkûm yakınları oldu…

Komisyon zemini, demokratikleşmeye dair temel meselelerin ifadesi açısından bir fırsat olsa da 100 yıllık sorunları, görev süresi sınırlı (31 Aralık 2025) ve sürece dair sorumluluğu olan bir komisyonun çözmesini beklemenin gerçekçi olmayacağı aşikârdır.

Anayasaya dair hiçbir görüşmenin yapılmayacağı ortadayken bu Komisyon’un gerçek bir demokratikleşme komisyonuna dönüşmesi beklenemez. Üstelik Anayasal değişikliklere dair daraltıcı yaklaşım, iktidar tarafından değil muhalefet tarafından Komisyon’a bir şart olarak ileri sürülmüş ve bu, iktidar cenahında da kabul görmüştür.

Komisyon’dan beklenen ne ya da ne olacak?

Peki, bu Komisyon’dan ne beklemeliyiz?

Taraflar kendine mahsus bir modelle bu süreci yürütüyor. Komisyon’un görev süresi sınırlı, toplumun beklentisi ise oldukça yüksek. Eğer Komisyon’un çalışmaları veya etkisi yalnızca ‘Eve Dönüş Yasası’ ile sınırlanırsa derin bir hayal kırıklığı yaşanabilir. Böyle bir hayal kırıklığı, sürece olan güveni de olumsuz etkileyecektir. Bu çalışmaları toplumsal barışa giden yolun ilk basamağı haline getirmek mümkündür. Bunun için iktidarın ve muhalefetin sorumluluk alması ve toplumun farklı kesimlerinden gelen taleplerin dikkate alınması şarttır.

Hasta tutuklu ve hükümlülerle ilgili, bu kişilerin hastane ve ev arasında hareket edebilecekleri bir modelle tahliye edilmeleri, CHP ile ilgili soruşturmaların gözaltı ve tutuklama furyasına dönüştürülmeden yürütülmesi, iddianamelerin gecikmeden yazılması, FETÖ yargılamalarında AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin ihlal tespit ettiği temel kriterlere riayet edilmesi, hakkında soruşturma olmayan veyahut kesinleşmiş takipsizlik veya beraat kararı alan........

© İlke TV