menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Erdoğan’ın ‘biz’iyle Öcalan’ın ‘biz’i

6 7
15.07.2025

Recep Tayyip Erdoğan nihayet ağzındaki baklayı çıkardı ve “dava, dava” diye yıllarca tekerleyip durduğu ve şevkle söylediği meseleyi toplumla paylaştı. Erdoğan’ın “dava”sı, 1923 ile Osmanlı’dan kopup Cumhuriyetin ilanı ile başlamış yüzyıllık süreyi paranteze almak, yaşanmamış gibi yapmak.

Bunu bilmiyor değildik. Ama doğrusu Erdoğan ilk defa bu kadar açık ve net bir biçimde Osmanlı’nın “millet sistemi” dediği, “Gayri-Müslümleri” kendi etnik ve dini inançlarına göre; Müslüman ahaliyi ise etnik kökenlerine bakmaksızın “Sünni İslam milleti” olarak tanımlayan (zaman zaman “ümmet” de denilen) bir yönetim tarzıyla yönetilmesini arzu eden bir siyasetçi olduğunu ortaya koydu.

Cumhuriyet’in kurulmasıyla “laik” bir yönetim tarzının benimsenmesi, o dönemde tıpkı Erdoğan gibi düşünen, İslami duyarlılıkları yüksek olan kişiyi üzmüş ve aslında kurulan Cumhuriyetle de bir gönül bağı kurulmasını önlemişti. Ne var ki kurulan Cumhuriyet askeri güç üzerine yukarıdan dayatılmış bir devlet gücünün varlığıyla kurulmuş olduğundan bu yeni düzende muhalefet de açık bir biçimde gelişememiş ama toplumun çeşitli katmanlarında varlığını sürdürmüştür.

Cumhuriyeti kuranların “Türklük” ve “Sünnilik” üzerinden bir devlet yapılanmasına gitmelerinin kendilerine göre makul nedenleri vardı kuşkusuz. İmparatorluk sonrası ulus-devlet kurmak misyonu ile baş başa kalmış kurucu babaların dönüp topluma baktıklarında “tek bir millet” yerine “birden fazla milletin” olduğu ve bu milletlerin başında da Kürtlerin olduğunu görünce kendi egemenliklerinin de bir gerekliliği olarak “Türklük” ve “Sünnilik” üzerinden yürüyerek gitmeyi kendileri için daha faydalı bulmuşlardı. Ama bu yürüyüş üç temel kimlik sorunu üretmişti. Birincisi Kürtler, ikincisi Aleviler, üçüncüsü de........

© İlke TV