menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yazabilmenin Farkı

11 11
08.02.2025

Sanatın ve sanatçının yanında olmak, olabilmek insana her zaman gelişim ve değişim anlamında katkı sağlar. Çünkü kim olursanız olun, nerde yaşarsanız yaşayın asla bir yazarın gözüyle dünyaya bakmanız mümkün değildir. Çünkü sanatın bilmediğimiz bir konuda farkındalık yaratacak bir gücü vardır. Farkındalık, olayları farklı açıdan görebilecek pencereyi açar. Farkındalık, bilgiyle gelen bir süreçtir. Hepimiz düşünebildiğimiz kadar algılarız bu yaşamı. Bilmediğimiz her şey bizim için yok anlamındadır. Bu anlamda yazarın farkındalığı en gelişmiş insanlar arasındadır.
Dünyanın ek değerli kartvizitinin “YAZAR” kartı olduğu da uluslararası kabul görmüştür…
Yazabilmek
, bilginin peşinden koşmaktır.
Yazabilmek, herkesin gördüğü ve yaşadıklarını kâğıda dökebilmektir. Bu anlamda yazar demek, kelime sayısını en çok bilen demektir.
Bunun farkını nasıl anlarız?
Anlamak aslında çok kolaydır.
Bir insanın günlük yaşamında kullandığı kelime sayısına bir bakın. Üşenmeyin, kendinizi test edin; bir defter alıp, söylediğiniz, çevrenizden duyduğunuz sözleri tek tek yazın. Bir günde, bir haftada kaç kelime, kaç cümle kullanılmış bunu tespit edin. Sonra gün içinde kullanılan aynı sözcükleri tespit edin. Sonrasında ise bir kitap alıp sayfalarına bakın. Fark ne kadar?
Yazabilmek, aynı zamanda acının, hüznün, neşenin, daha doğrusu sarsıntısı bol bir dünyanın içine girmektir. Gecenin karanlığında gökyüzünden ay ışığını alıp odanın içini aydınlatabilmektir. O saydam, o duru, o doyumsuz yarı aydınlıkta uzun bir yolculuğa çıkabilmektir.
Ve bu yolculuk hep tek başına yürünen bir yoldur…
Öte yandan Bilgi, insanın özgürlüğünü hissettiren duyguların en başında gelir.
Yazabilmek, öncelikle bilgiyle olur.
Şairi, şair yapan da aşk filan da değildir, bilgidir.
İsterse dünyalar güzeli bir kadın olsun, isterse yeryüzünün en yakışıklı adamı olsun; fiziğiyle, gözüyle, kaşıyla, gözüyle, yüzündeki gamzesiyle, mini eteğiyle, kravatıyla kimse kimseyi şair yapamaz.
Çok basit bir soru sorayım; yazarla, yazar olmayanın bir farkı nedir, bilir misiniz?

En belirgin fark olarak ben kendi tespitimi yazayım; bir insan sevgilisine, arkadaşına, eşine, annesine, babasına yazdığı bir mektubu sadece yazdığı kişinin okumasını ister. Diğerlerinden gizler, saklar. Oysa yazar, yazdığı her şeyin herkes tarafından okunması en büyük isteğidir.
Yazarın yüreği sonsuz bir sevgi besleyip üretendir. En başta sanatçı düşüncesi, özgürlüğün, mutlu yaşamın temelinin eşitlik olduğuna inanır. Hiçbir zaman bireysel değil, toplumsal düşünebilen, toplum için isteyen, her şeyini paylaşabilen bir yüreğe sahiptir.
Yazarın yüreği, çekilen acıların, bitmeyen yoksulluğun, sonu gelmeyen özlemlerin, dökülen gözyaşların insanlığın değil, sadece kötü niyetli, bencil kişilerin bireysel ve yönetimsel kötülüklerinden geldiğine inanır. Bunun farkındalığını da ancak büyük devletlerin gerileme ve yıkılış süreçlerini bilirsek anlayabiliriz. Ayrıca Dünya haritasına da bilinçle bakmak eğitimin, farkındalığın önemini çok iyi anlatır.
Farkındalık tüm hayatımızda önemlidir. Her ne olursa olsun, olayları değerlendirirken bireysel düşüncemizin dar boğazında değil, geleceğe yönelik yapabilirsek kazanmış oluruz.
*
Büyük sandığımız aşklar da böyledir. Bir bakarsınız birbirleri için deli divane olurlar, kapısında yatarlar, aşkı için ailesini bile karşısına alırlar, bir duyarsınız ki ayrılmışlar, birbirine zehir zemberek sözler söylemişler. Neden? Çünkü fiziğine, tenine kapılmıştır. Bir yan bakışına, elinden tutuşuna tav olmuştur. Bedenler birbirine doyduğunda ruhsal taraf aç kalmıştır. Bedenle birlikte kalpte sevgiye doyarsa aşkın anlamı ortaya çıkar. Tanıyanlar bile, onun karısı, kocası çok güzel demezler, birbirlerine çok yakışmışlar, uymuşlar derler. Çünkü ilişkileri yürüten aşk değil, birbirine bağlılık, saygı ve güvendir. Bunlar olmadan hiçbir ilişki boya posa, saçlarındaki dalgalara göre devam edemez. Kazandığınız güveni bir yıkında bakalım karşı tarafta değeriniz ne oluyor? Ne olacak, peş para bile etmezsiniz! En değersiz, en rezil birisi olursunuz. Çünkü değer, insanın kendi öz değeridir. Öz değer düştüğü anda itibarda düşer, saygı da gider, sevgiden eser bile kalmaz.
Dostluklarda, karı koca ilişkileri de böyledir; asıl dostluk bizim........

© Hürses