Güçlü Kavramlar Zayıf Düşünceler: Solun gerçeklikle yüzleşme vakti
Kişilerin kendi görüşlerini ya da tercihlerini açıklarken belli kavramlar çerçevesinde izah etmesi, eylemlerine dayanak oluşturacak temel aramaları son derece doğal bir tutumdur. Ahlâkî kaygıları olan kişiler yapıp ettiklerinin iyi/doğru olmasına dikkat ederken eylemlerini kötü olmak, muhataplarına sadece kötülük yapmak kastıyla gerçekleştirmekten imtina eder. Davranışı başkaları tarafından kötü/yanlış olarak algılandığında ise kendi haklılığını ortaya koymak adına: “Ben aslında o amaçla yapmadım”, “kötülüğü engellemek adına bunu yaptım” gibi mazeretler sunarak bir savunma mekanizması geliştirip, meşruiyet arayışı içerisinde olur.
Fakat genel olarak eylemi gerçekleştiren kişinin niyeti iyi olsa da muhatabında yarattığı etki olumsuz sonuç doğurduğunda bu eylem meşru görülmez. Ahlâk ve hukuk tam burada devreye girer. Kişinin kendince iyi olduğunu düşündüğü eylem bir başkasının mağduriyetine yol açıyorsa, kötü bir iz bırakıyorsa bu hareket kusurlu görülür.
Empati yeteneğinden yoksun, diğer kişilerin duygularını anlamakta zorlanan kişiler ise eylemlerinden şüphe duymayarak, her türlü davranışı kendine mubah görür. Kendini merkeze alan, kusursuz ve biricik olduğuna inanan, ötekini eksiklikle malûl gören kişilerde bu eğilim daha çok narsisist kişilik bozukluğuyla ifade edilir. Tamamıyla öznel bir yargıyla kendini hatasız ve üstün gören bu kişiler kusurlarıyla yüzleşmeyi reddedip kendilerine güvenlikli bir alan inşa ederler. “Düşmandan arındırılmış” bu güvenlikli alana kimseyi sokmazlar. Sadece kendi düşüncelerinin doğru, tecrübelerinin eşsiz, fikirlerinin özel, karşıtlarının yanlış içinde olduğunu varsayarak hayali bir dünya inşa edip, muhayyel düşmanlar üretirler. Kimsenin göremediğini gördükleri, sırları aydınlattıkları, gizemi çözdükleri, komploları ifşa ettikleri duygusuna kapılırlar.
Bu eğilime sahip olanlar kendilerini aşırı önemsemelerinin sonucunda güvenlikli alana sıkı sıkıya hapsolur. Kendini değerli hissettiği alanın dışına çıkmayı istemez. Nasıl algılandığıyla ilgilenmez. Kesin inançlı haliyle düşüncelerinden ve söylediklerinden son derece emindir, dışardan gelen yorumlara kapalıdır. Her eleştiriyi şahsına dönük bir tehdit olarak algılar ve aşırı tepki gösterip, agresifleşir. Ufacık eleştiriye dahi tahammül edemeyip, aşağılandığını hisseder. İntikam almak için kinlenir. Ahlâk ve rasyonellik devre dışı kalır.
Politik alandaki narsisistlik ise daha ziyade toplulukla birlikte hareket etme haliyle gelişen bir tutuma evrilir. Kendi gibi olanlarla yeni bir güvenlikli alan kurgular. Bu kez sadece kendini değil grubu yüceltme eğilimi gösterir. Grubun içinde değer gördüğünü, anlamlı bir yaşama sahip olduğu hissetmeye başlar. Bu sebeple belli bir ideoloji ekseninde oluşan gruplarda bireyin değeri yoktur. Ne düşünüleceği, nasıl karar alınacağı, ne söyleneceği, hangi kitapların okunacağı, iyi ve........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein
Rachel Marsden