menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yine, Yeniden Yeni Dünya Düzeni

9 4
07.04.2025

ABD ticaret savaşlarına başladı. Başkan Trump deli dolu şekilde ülkesinde kararnameler çıkarıyor; yardım kuruluşunu kapattı -etkileri yavaş yavaş ortaya çıkacak-, binlerce memuru işten çıkardı, yapay zekâ çalışmalarına büyük bir kaynak ayırdı, ülkedeki eğitim bakanlığını kapattı. Son olarak ise 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana uygulanan ticareti adeta rafa kaldırdı ve gümrük vergileri uyguladı.

Bunların yanı sıra AB’ye yalnızlık duygusunu hissettirdi. AB, askeri anlamda zayıf olduğunu fark etti. (Yine de bahsettiğimiz zayıflığın göreceli olduğunu belirtelim. AB yüksek teknolojisi ve iyi ekonomisi ile kısa sürede gücünü toparlayabilir.)

ABD, Çin’i ticaret savaşına soktu, Tayvan’ı koruyacağını net olarak belirtti, var olan BM sistemini açıkça anlamsız buluyor; Trump 2.0 döneminde BM’nin çöktüğüne şahit olabiliriz.

İsrail Ortadoğu’daki hedeflerine yoğun bir motivasyonla odaklandı. Trump’ın Nobel Barış Ödülü takıntısına rağmen İsrail bölgede terör estiriyor. İsrail Golan Tepeleri’nde İran’a yönelik saldırı için hazırlıklar yapıyor; ABD’nin Husiler’e yönelik saldırılarını da bu çerçevede okumak gerekir. Ayrıca İsrail, Türkiye’yi de tehdit olarak gördüğünü açıkça ifade ediyor. Yakın zamanda İsrail yönetimi tarafından verilen bir demeçte birkaç ay içerisinde Türkiye ile çatışma ihtimalinden bahsedildi ve İsrail geçtiğimiz günlerde Suriye’de kullanmayı planladığımız üsleri bombaladı. (Muhtemelen Türkiye-İsrail arasındaki gerginlik Suriye üzerinde vekil güçlerle devam edecek; Trump müdahale edip anlaşmaya zorlamazsa!)

Çin ise oldukça önemli adımlar atıyor. Teknolojisi ile şaşırtmaya devam ederken Trump’ın dünya sistemine meydan okumasını açıkça propaganda olarak kullanıyor. (M. Friedman’ın NYT’de yayınlanan “Çin’de Şunu Gördüm: Gelecek Amerika’da Değil” yazısını okumanızı öneririm!)

Çin’in Güney Kore ve Japonya ile ticaret anlaşmaları da oldukça önemli. Çin medyası bu anlaşmaları ABD’ye yönelik açıkça meydan okuma olarak nitelendirdi. Tarihsel ilişkiler, çıkar çatışmaları henüz orada bir ittifak ihtimalini engelliyor ancak dünya bu kadar hızlı değişirken çıkarların değişmeyeceğini, tarihsel akışın farklılaşmayacağını da iddia edemeyiz.

Tüm bunların yanı sıra dünyada artan bir trend daha var: Trump başta olmak üzere bazı liderler adeta ragion di stato tarzı adımlar atmaktan çekinmiyor. Gerekçeler benzer; yeniden yapılanma........

© Hür Fikirler