menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Terörsüz Türkiye” süreci üzerine görüş ve öneriler

9 18
10.06.2025

Gerilla savaşları tarihe mi karışıyor?

Latin Amerika’da gerilla örgütleri silahlı eylemlerine 1990’lı yıllarda son verdiler. Bunda SSCB’nin yıkılışı, reel sosyalizmin iflası önemli etken oldu. Benzer şey Avrupa’daki devrimci sosyalist örgütler için de söylenebilir. Almanya’da RAF, Fransa’da “Doğrudan Eylem Grubu” İtalya’da Kızıl Tugaylar birer gerilla örgütü değil ama “devrimci şiddet” uygulayan sosyalist örgütlerdi. Tümü de “Devrimci şiddet”i savunuyordu. Gerek Latin Amerika’daki gerilla örgütleri gerekse Avrupalı sosyalist radikal örgütlerin çoğu 1970’lerde kurulmuş birer soğuk savaş dönemi örgütleriydi. İdeolojik olarak moral üstünlüklerini bazıları Sovyet sosyalizminden bazıları da Çin devriminden alıyordu. Soğuk savaş döneminin kapanmasıyla birlikte bu örgütler de sırasıyla kendilerini kapattılar. Örgütler kendilerini feshederken kamuoyuna yazdıkları son bildirilerinde PKK’nin fesih kongresinde olduğu gibi, “Yeni bir başlangıç yapıyoruz.” demediler. Geçmişin muhasebesini yaparak “Devrimci şiddet” yöntemine tövbe ettiler. İlgili bildiri ve mektuplarında söz birliği yapmışçasına benzer bir üslup kullanmışlardı. “Biz devrimci şiddet yöntemini denedik olmadı. Bundan sonraki mücadelemizi sivil meşru zeminlerde sürdüreceğiz.” dediler. Ve bu sözlerini tutarak bir daha şiddete başvurmadılar. Geçmişte öldürdükleri insanların yakınlarından özür dilemeyi de unutmadılar. Bunların içinde özellikle Avrupalı örgütler ve Avrupalı ülkelerin hükümetleri kendi radikal sol örgütlerini kapattılar ama bizdeki sol örgütleri ve PKK’yi sevmeye desteklemeye devam ettiler. Bugün bile hem PKK hem de DHKP-C ve TİKKO gibi silahlı sol örgütler (eskisi gibi eylem yapabilme kapasiteleri olmasa da) halen Batılı ülkelerden destek görebiliyorlar. Eğer bizdeki silahlı sol örgütler bu kadar uzun süre ayakta kalabilmişlerse önemli oranda bu dış destekler sayesindedir.

PKK Ortadoğu’da kendine has bir örgüt yapılanması olsa da gerilla tarzı savaşma yöntemleriyle Kolombiya’da FARC’a, İspanya’da ETA’ya, İrlanda’da İRA‘ya benzer. FARC’ın 50 yıldan uzun süredir verdiği gerilla mücadelesi bir yerden sonra tıkandı. ETA amacına ulaşamadan 2018’den itibaren toplumun içinde eriyerek varlığına son verdi. Bu örgütler içinde devrimci şiddet yöntemiyle önemli oranda amacına ulaşan tek örgüt İRA’dır. İRA’nın 25 yıllık, PKK’nin 41 yıllık savaşını karşılaştırdığımızda ilginç bir tabloyla karşılaşıyoruz. İRA’nın 25 yıllık savaşının finali 2007’de Kuzey İrlanda’da Katolikler ve Protestanlar arasında bir ortak hükümet kurulmasıyla sonuçlandı. İRA savaşta ölen 3600 insan için özür diledi.

PKK 41 yıllık silahlı/terör eylemleri sonucunda toplamda 100 bin insanın (bunların çok büyük kısmı örgüt militanıdır) ölümüne sebep olmuştur. Örgütün 12. Kongresindeki fesih bildirisinde ölen insanlara dair tek cümle yer almadı ve özür de dilemedi. Oysa 41 yılda binlerce sivilin ölümüne de neden olmuşlardı. PKK bunca yıkım ve ölüme rağmen resmi düzeyde Devlet karşısında hiçbir kazanım elde edemedi. Daha önce savunduğu hiçbir modeli talep olarak öne sürmedi. Yani 1978’de kuruluşunda “Bağımsız Kürdistan” talebiyle yola çıkanlar, 47 yıllık örgüt geçmişlerini hiçbir model talep etmeden kapatmak zorunda kaldılar.

PKK’nin “Gereksiz Şiddet”i

Şimdi burada “Gereksiz şiddet” başlığını görenler, “gerekli şiddet” var mıdır sorusunu sormakta elbette haklıdırlar. Böyle bir şeyi savunduğum için değil, bir trajediyi anlatmak için bu başlığı seçtim. Bu arada “gereksiz şiddet” vurgusu bana ait değil. Nazi toplama kamplarından sağ kurtulmuş yazar Primo Levi’ye aittir. Levi Boğulanlar ve Kurtulanlar adlı kitabında bir amacı olmadan uygulanan şiddete “Gereksiz şiddet” tanımı yapmıştı. Primo Levi’ye göre, Naziler toplama kamplarına aldığı Yahudileri er geç öldüreceklerdi. Sonu başından belli olan bir zulmü bilerek isteyerek uzatıyorlardı. Levi, işte bu işkencenin, şiddetin uzatılmış haline “Gereksiz şiddet” adını koymuştu.

PKK’nin gereksiz şiddeti ise, 41 yılda hiçbir işe yaramamış toplamda 100 bin insanımızın ölümüne neden olmuş “devrimci şiddet” yöntemiydi. Bu amaçsız ve gereksiz şiddeti en çok da PKK kullandı. Terör eylemleriyle amacına ulaşmayacağını bildiği halde silahlı eylemlerini sonlandırmadı. PKK şiddetinin hiçbir dönemini onaylamasam da PKK özelinde bir “1984” olgusu var. Bu tarih (1984) PKK’nin örgütlü biçimde silahlı eylemlerine başladığı tarihtir. Bu eylemleriyle birlikte dağlarda bir gerilla ordusu yarattı ve bu süreç 41 yıl devam etti. Arada kısa ateşkes dönemleri olsa da her defasında en iyi bildiği “devrimci halk savaşı” dediği şeyi; terör eylemlerini sürdürdü. PKK de dünyadaki başka gerilla örgütleri gibi, soğuk savaş döneminde kurulmuş sosyalizmi hedefleyen ve terör uygulayan Marksist – Leninist bir örgüttü.........

© Hür Fikirler