YARGILAMANIN YENİLENMESİ İLE KANUN YARARINA BOZMA ARASINDAKİ FARKLAR
Yargılamanın yenilenmesi yoluna gidebilmek için hükmün kesinleşme şekli önemli olmayıp kesinleşmiş olması yeterlidir. Kanun yararına bozma başvurusunu, sadece Adalet Bakanlığı’nın istemi üzerine veya hükümlünün cezasının kaldırılmasını ya da daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiren bozma nedenlerinin bulunması durumlarında re’sen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı yapmaktadır. Yargılamanın yenilenmesi başvurusunu yapma hakkına sahip olanlar ise doğrudan bu yola başvurabilmektedirler. Yargılamanın yenilenmesi talebi kural olarak hükmü veren mahkemeye yapılırken, kanun yararına bozma talebi Yargıtay Ceza Dairesi’ne yapılmaktadır. Yargılamanın yenilenmesi hem maddi hem de hukuki hatadan kaynaklanan adli hataların giderilmesine yönelikken, kanun yararına bozma yoluna sadece kararda hukuki hata bulunması sebebiyle gidilebilmektedir[1].
Kanun yararına bozma, olağanüstü yola başvurulmasından sonra, bozma nedenlerinin bulunduğunun belirlenmesi ve bozmanın sanığın lehine olması halinde, kural olarak esas mahkemesine iş bırakılmadan Yargıtay'ca sonucun tayini ilkesi benimsenmiştir[2]. Ancak kanun yararına bozmada Yargıtay somut olayın özelliklerine göre talebe göre bir değerlendirme yaparak belirttiği hususların yerel mahkemece yerine getirilmesine de karar verebilir. Hatta yargılamanın yenilenmesi taleplerinin kabulünde bu durum zorunluluk oluşturmaktadır[3]. Yargılamanın yenilenmesi talebi, hükmü veren mahkemeye yapılmakta ve yargılama hükmü veren mahkeme tarafından yapılmaktadır.
Hüküm ya da karar tarihinden sonra ortaya çıkan deliller, şartları varsa yargılamanın yenilenmesini gerektirebilir ise de kesinleşen hüküm veya kararı kanun yararına bozma talebinin konusu haline getiremez[4]. Aksi düşünce hem kesin hükmün otoritesini sarsar hem "çifte yargılama yasağı/Ne bis in idem" kuralını ihlal eder hem de hukuk güvenliğini zedeleyerek toplumsal tedirginlik ve huzursuzlukları besler[5]. Diğer bir ifadeyle, kanun yararına bozma talebine ilişkin inceleme, talebe esas teşkil eden hüküm ya da kararın tesis edildiği tarih ve şartlar itibariyle değerlendirilmesini gerekli kılar. Hüküm ya da karar tarihinden sonra ortaya çıkan deliller, şartları varsa yargılamanın yenilenmesini gerektirebilir ise de kesinleşen hüküm veya kararı kanun yararına bozma talebinin konusu haline getiremez[6].
Hükümlünün akıl hastası olduğuna ilişkin iddialar kanun yararına bozma nedeni olmayıp yargılamanın yenilenmesi nedeni olabilir[7]. Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hâkim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hâkim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir. Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur. 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hâkim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz. Ancak 5271 sayılı CMK’nın 311/1-e fıkrasında da belirttiği gibi, ortaya konulan yeni olaylar veya yeni delillerin yalnız başına veya önceden sunulan delillerle birlikte göz önüne alındıklarında sanığın beraatını veya daha hafif bir cezayı içeren kanun hükmünün uygulanması ile mahkûm edilmesini gerektirecek nitelikte olması halinde sanığın olağanüstü kanun yollarından olan yargılamanın yenilenmesi müessesesinden faydalanması mümkün olabilecektir[8].
Hukuka aykırı olduğu iddia edilen mahkeme kararlarına karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmeden başvurulacak diğer kanun yolları tüketilmeli, özellikle yargılama sonrası ortaya çıkan yeni delil veya olaylara ilişkin yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmelidir[9].
Doç. Dr. Cengiz APAYDIN Cumhuriyet Savcısı - Yazar
---------------
[1] Kunter, Nurullah, “Olağanüstü Kanun Yolunda Reform”, İÜHFM, C:38, No:1-4, İstanbul, 1973, 169; Yenisey, Uygulanan ve Olması Gereken Ceza Muhakemesi Hukuku Duruşma ve Kanun Yolları, 229.
[2] Yargıtay 10. Ceza Dairesi’nin, 07.11. 1994 tarihli, 1994/9671 esas ve 1994/12873 sayılı kararı (akt- Ünver/Hakeri, 14. Baskı, 835). Nitekim Yüksek Adalet Bakanlığı'nın, uyuşturucu madde ticareti yapma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sanık A. G.. hakkındaki, Bakırköy 7.Ağır Ceza Mahkemesinin 08/12/2014 tarihli, 2014/40 esas ve 2014/410 sayılı kararının kanun yararına bozulması istemi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 27/05/2019 tarihli ihbar yazısı üzerine Yargıtay’ın yerel mahkemenin hükmünü değiştirmek suretiyle verdiği bir kararda şöyle denilmektedir; “Hüküm fıkrasının; 1- Sanığın, katılan B…O…'a verdiği kabul edilen maddelerin ele geçirilememesi, bu nedenle uyuşturucu madde olup olmadığının teknik yöntemle tespit edilememesi karşısında eylemin sübut bulmadığı ve sanığın uyuşturucu madde ticareti yaptığına ilişkin başkaca bir eylemin tespit edilemediği; kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanığın savunmasının aksine, maddî bulgularla desteklenmeyen katılanın soyut beyanı dışında, kuşku sınırlarını aşan mahkumiyetine yeterli ve kesin delil bulunmadığı anlaşıldığından uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanığın BERAATİNE; 2-Mahkemenin uygulaması gözetilerek, sanığın sabit olan yaşı küçük mağdureyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan eylemine uyan TCK'nın 109/1. maddesi uyarınca suçun niteliği, işleniş biçimi dikkate alınarak TAKDİREN 1 YIL HAPİS........
© Hukuki Haber
