KASTEN İNSAN ÖLDÜRME SUÇLARINDA AVUKATIN YOL HARİTASI (II. BÖLÜM)
1. Eylemin sanık tarafından gerçekleştirilmediğinin tespitine yönelik dosya kapsamında bulunan lehe olan deliller ve hayatın olağan akışı içerisinde akla, mantığa ve hukuka uygun bir savunma yapılmalıdır.
2. Kasten insan öldürme suçunun cezası açısından otomatik istinafa tabi olmasına rağmen otomatik temyize tabi olmadığının incelenmesi gerekir. Temyiz edilmezse karar kesinleşir.
3. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanması açısından ilk haksız hareketlerin kimden kaynaklandığının incelenmesi gerekir. Avukatın özellikle haksız tahrik hükümlerin uygulanması önünde talepte bulunması gerekir.
4. Sanık savunmasının aksine sanığın asil faili suç işlemeye teşvik ettiği, suç işleme kararını kuvvetlendirdiği, eylemin icrasını kolaylaştırdığı veya suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat ettiğine ya da suçun nasıl işleneceğine dair yol gösterdiğine dair kesin bir delil bulunmadığı ve eylem gerçekleştiği sırada sanığın yanında olmadığı sabit olduğu hallerde suça iştirak nedeniyle açılan davadan beraat kararı verilmesi gerektiğinin belirtilmesi gerekir. Bu yöndeki savunmaların somut olaya ilişkin olması ve detaylandırılması gerekir.
5. Somut olayın özelliklerine göre 5237 sayılı Kanun'un 2. ve 7. maddeleri gözetilerek, sanığın adlî sicil kaydında bulunan ve ilk kez tekerrüre esas alınan hükümde uzlaştırma işlemi uygulanıp uygulanmadığı araştırılarak sonucuna göre, 5237 sayılı Kanun'un 58’inci maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesi ve sanığın hukukî durumunun yeniden değerlendirilmesi hususunun mahkemeden istense gerekir. Aynı durum seri muhakeme veya ön ödeme kapsamına alınan suçlar açısından da geçerlidir. Tekerrür karışık bir düzenleme olup titizlikle incelenmelidir. Çünkü sanık açısından infazda çok büyük olumsuzluklar içermektedir.
6. Yargıtay’ın töre saikinin koşullarını belirten bir kararında şöyle denilmektedir; “Sanıkların töre saiki ile eylemi gerçekleştirdiklerinin kabulü için ilk olarak mağdurun toplumda genel olarak benimsenmiş olan bir davranış veya yaşam biçimine aykırı davranmış olmasının, ikinci olarak bu aykırı davranışın ölümle cezalandırılması gerektiğinin o toplumda yaşayanlar tarafından beklenen bir tepki olduğunun kabul edilebilmesinin, üçüncü olarak ise öldürme fiilinin fail tarafından toplumun öldürme beklentisinin yönlendirmesiyle sırf aykırı davranışın cezalandırılması görevi üstlenilerek işlenmesinin gerekir[1]. Müdafinin müvekkili olan sanığın töre saikiyle hareket etmediğinin koşullarının oluşmadığını savunmasında belirtmesi eylemin nitelikli öldürme olmayıp kasten insan öldürme suçu olduğunu belirtmesi gerekir.
7. Suça iştirak açısından sanıkların fikir ve eylem birliği içerisinde hareket etmedikleri ve fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurmadıkları, bu nedenle suçu iştirak halinde işlemediklerinin belirtmesi gerekir. Yanlış zamanda yanlış yerde bulunmak tek başına suça iştirak olarak değerlendirilemez.
8. 01.06.2005 tarihinden önce işlemiş olan töre saikiyle tasarlayarak öldürme ve tasarlayarak öldürmeye teşebbüs suçlarından verilen ve kesinleşen cezaların toplanması ile ilgili olarak İnfaz Hâkimliğince verilen karar 5275 sayılı Kanun’un 101’inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre itiraz yoluna tabidir.
9. Cezaların toplanması gerektiğinde bu hususta hüküm verme yetkisi, en fazla cezaya hükmetmiş bulunan mahkemenin bulunduğu yer infaz hâkimliğine, bu durumda birden çok infaz hâkimliği yetkili ise son hükmü vermiş olan mahkemenin bulunduğu yer infaz hâkimliğine aittir. En fazla cezanın; a)........
© Hukuki Haber
