CEZA MUHAKEMESİNDE İSTİNAF VE TEMYİZ KANUN YOLLARI ARASINDAKİ FARKLAR
Temyiz kanun yolu, “hukuki derece yolu”dur. Temyiz yargılamasında, bir olay yargılaması (kural olarak duruşma) yapılmamaktadır. Bu nedenle dava, yeni baştan görülmemektedir. Mahkemelerin verdikleri son kararlar temyiz kanun yolunda yalnızca hukuka aykırılık yönünden incelenmektedir. Maddi olguların saptanması yani maddi sorun ve kanıtların ele alınması temyiz yolunda kabul edilmemiştir. İstinaf yargılamasında ise, olay/öğrenme yargılaması (duruşma) yapılabilmektedir. Mahkemelerin verdikleri son kararlar, hem maddi hem de hukuki yönden istinaf kanun yolunda incelenebilmektedir. Bu nedenle “istinaf yolu” asıl derece yoludur[1]. Diğer bir ifadeyle, istinaf mahkemesinin, uyuşmazlığı maddî ve hukukî yönleri ile tekrar ele almasına ve karar vermesine “davanın yeniden görülmesi” olarak nitelendirilmekte, istinaf yargılamasında “davanın yeniden görülmesi” kuralı geçerli olup temyiz kanun yolunun aksine bozma istisnadır[2].
Temyizde sadece hukuksal denetim yapılırken, istinafta hem hukuksal, hem de maddi denetim yapılır. Amacına uygun işletildiğinde temyiz kanun yolundan beklenen denetim bir yerel mahkeme hükmünün hukuksal açıdan maddi hukuk veya usul hukuku kurallarına uygunluğunu denetlemektir. Doğal olanı Yargıtay’ın temyiz kanun yolu kapsamında delil ve ispat konularına karışmaması, önündeki temyiz davasının konusunu oluşturan hükmün içerik gerekçeleri ve veriliş biçiminin hukuka uygunluğunu ilke bazında değerlendirerek hem hukukun birlik ve bütünlüğünün sağlanmasına hizmet etmek, hem de somut olay bakımından hakkaniyete uygun/adaletli bir karar vererek hukuka aykırılıkları gidermektir. Bu anlamıyla temyiz kanun yolu bağlamında Yargıtay, maddi değil, bir hukuki derece mahkemesidir ve istinaftan farklı olarak ilk derece mahkemesindeki dava konusu olayı sil baştan yeniden yargılayıp delilleri değerlendirerek sübut konusunda vicdani hüküm tesis etmez. Yargıtay hukuksal incelemesine önündeki hüküm bakımından ispat konularının sübuta erdiği varsayımından hareketle başlar. Dolayısıyla Yargıtay’ın olay yargılaması yapmadığı ve temyiz kanun yolundaki inceleme konusunun yerel mahkemenin verdiği ve henüz kesinleşmemiş hüküm olduğu gözden kaçırılmamalıdır[3]. İstinaf kanun yoluyla amaçlanan belli bir olayla ilgili doğru bir kararın verilmesi olup temyizde olduğu gibi ülke içinde hukukun aynı şekilde uygulanmasının sağlanması değildir[4]. Diğer bir ifadeyle, temyizdeki esas gayeyi hukukun ülkede aynı şekilde uygulanmasının sağlanarak yüksek mahkeme kararlarıyla hukukun gelişimine rehberlik edilmesi oluşturmaktayken, istinaftaki gayeyi somut olayda doğru ve adil bir kararın verilmesinin sağlanması oluşturmaktadır[5].
Tamamen maddi soruna ilişkin olan aykırılıkların temyiz kanun yolunda denetlenmesi mümkün değildir. Ancak, mahkemenin, elindeki maddi olguları hukuk kurallarına uygun olarak değerlendirip değerlendirmediği ve hükme esas alırken hukuk kurallarına bağlı kalıp kalmadığı Yargıtay tarafından incelenmek zorundadır. Aynı şekilde hukuka aykırılığın, yargılama kurallarının doğru uygulanmaması nedenine dayandığının ileri sürülmesi hâlinde de Yargıtay hem yargılama kuralarına uyulup uyulmadığına hem de bu kuralların uygulanmasına esas teşkil eden ve daha önce mahkemece tespit edilmiş olan maddi vakıaların doğru değerlendirilip değerlendirilmediğini inceleyebilecektir[6]. Bölge Adliye Mahkemeleri kurulmasına ve istinaf kanun yolu işletilmeye başlanmasına rağmen, Yargıtay çoğu olayda, somut dosya bakımından delillerin değerlendirmesi konusuna bizzat gelişmekte ve yerel mahkeme yerine geçerek, delillerin inandırıcılığı konusunda görüş açıklamakta olup bu kararlar hukuka aykırıdır. Delillerin ispat gücü, yönü ve değerlendirmesi, tümüyle yerel mahkeme hâkimine bırakılmalıdır[7].
Klâsik temyizdeki gayeyi, hukukun ülke içinde bir örnek uygulanmasının sağlanması ve yüksek mahkeme kararları ile hukukun gelişmesine rehberlik etmek; istinafta ise gayeyi, somut olayda adil karar verilmesini sağlamak oluşturmaktadır. İlk derece mahkemelerince verilen son kararlarla, fiilin sanık tarafından işlenip işlenmediği sorununu oluşturan maddi meseleyle beraber, suçu işlediği kabul edildiğinde suçun niteliğinin ne olduğu ve cezanın belirlenmesi konularını içeren hukuki mesele hükme bağlanmaktadır[8].
Temyiz mahkemesi olarak Yargıtay’ın görevi, dosya üzerinden........
© Hukuki Haber
