menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

DOKTOR HATASINDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVASI - TIBBİ MALPRAKTİS DAVASI

11 2
16.04.2025

1. GENEL OLARAK TIBBİ MALPRAKTİS

Hastaların sağlık hizmeti gördüğü kurum ve kuruluşlarda sağlık profesyonellerinin uygulaması sırasında vücut bulan ve hastanın zarar görmesine sebep olan hatalı ve kusurlu uygulamalar doktor hatası (tıbbi malpraktis) olarak tanımlanmaktadır. Bir başka deyişle tıbbi malpraktis, tabibin tedavi esnasında güncel standart uygulamaları yapmama durumu, beceri noksanlığı yahut hastanın tedavisini vermemesiyle gelişen zarar biçiminde tanımlanabilir. Türk Tabipleri Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. maddesine göre tıbbi malpraktis, bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesidir. Dünya Tabipler Birliği de tıbbi malpraktisi hekimin tedavi sırasında standart uygulamayı yapmaması, beceri eksikliği veya hastaya tedaviyi vermemesi ile oluşan zarar şeklinde tanımlanmıştır. Bu hatalı uygulama hastalığın teşhisi, tedavisi ve hastanın bakımı aşamalarının üçünde de yapılabilmektedir. Tıbbi standartlara uygun olmayan her tıbbi müdahale tıbbi malpraktis olarak tanımlanabilir.

Tıbbi malpraktis, komplikasyondan farklı olup bu kavramla karıştırılmamalıdır. Komplikasyon hekimin tıbbî müdahaleyi gerçekleştirirken her şeyi doğru yapmasına rağmen yine de istenmeyen sonuçların ortaya çıkması olup; komplikasyonun iyi ve doğru yönetilmiş olması kaydıyla, istenmeyen sonucun ortaya çıkmasında tıp ilminin genel kurallarının kusurlu ihlâli söz konusu olmadığından, hekimin sorumluluğu doğmayacaktır. Unutulmamalıdır ki hekimin tazminat sorumluluğu kusur sorumluluğuna dayanmaktadır. Buna göre zararın oluşmasında sağlık profesyonelinin kusurunun bulunması şartı aranmaktadır.

Bu çalışmada Doktor Hatasından ( Tıbbi Malpraktis) Kaynaklanan Tazminat Davası ile tıbbi malpraktisin hukuki ve cezai sorumluluğu genel hatlarıyla ele alınacaktır.

2. TIBBİ MÜDAHALEYİ GERÇEKLEŞTİREBİLECEK KİŞİLER

Tıbbi müdahale gerekli eğitim ve lisans şartına sahip sağlık profesyonellerince yapılabilir. 1219 sayılı 1219 Tabâbet ve Şu’abatı San’atlarının Tarz-ı İcrâsına Dâir Kânuna göre hekimler, diş hekimleri, ebeler, sağlık memurları, sünnetçiler ve hasta bakıcılar tıbbi müdahalede bulunabilecek kişilerdir. Buna göre tıbbi müdahalenin hukuka uygun olmasının önemli şartlarından biri mezkur kanunun hükmüne göre yetkili bir kişi tarafından yapılmasıdır.

3. DOKTOR UYGULAMA HATASI(TIBBİ MALPRAKTİS) TAZMİNAT DAVASI

a. Genel Olarak

Sağlık profesyonelleri, tıbbın gereklerine göre teşhis koymak ve tedavi ile devam eden süreci tıp kurallarına uygun yürütmek zorundadır. Tıbbi müdahalenin belli ölçüde risk içermesi dolayısıyla; müdahale hastanın faydasına olsa bile, hastanın rızasının alınmadan uygulanması ve hekimin yalnızca kendi insiyatifiyle müdahalede bulunması, kural olarak, hukuka aykırı olacaktır. Bununla beraber hekim, tıbbi müdahaleyi yaparken “tıbbi standartlar “ olarak adlandırılan ve tıp biliminin bulunduğu gelişim aşamasında hekimlerin geneli tarafından kabul edilip uygulanan standartlara uymakla yükümlüdür. Hekimden beklenen, olağanüstü dikkat ve özen olmayıp ortalama tıbbi bilgiye sahip hekimin göstereceği dikkat ve özendir. Nitekim tıbbi malpraktis sonucu doğan sorumluluk da kusura dayalı genel sorumluluktur. Bu sebeple sağlık profesyonelinin kusurlu olması gerekmektedir.

İşte bu tıbbi standartlara aykırı olarak gerçekleştirilen tıbbi müdahale sonucunda hastanın(mağdurun) tıbbi malpraktis ve davası dediğimiz tazminat davası açma hakkı gündeme gelecektir. Tıbbi malpraktis sonucu doğacak sorumluluk kusura dayalı genel sorumluluk Tıbbi malpraktis sonucu zarar uğrayan hasta, zararını karşılamak için müdahalenin kamu hastanesinde gerçekleşmesi durumunda idare mahkemelerinde tam yargı davası açabilmekteyken; müdahale özel hastanede gerçekleşmişse hukuk mahkemelerinde maddi ve manevi tazminat davası açabilecektir.

b. Davanın Tarafları

Tıbbi malpraktis davalarında husumetin yönlendirilmesi, malpraktisin meydana geldiği sağlık kuruluşunun türüne göre farklılık göstermektedir. Bu durum, tazminat taleplerinin hangi tarafa yöneltileceğini belirleyen önemli bir faktördür. Kamu hastanelerinde, devletin sağlık hizmeti sunduğu kurumlarda yapılan tıbbi müdahaleler sonucu meydana gelen malpraktis hallerinde, dava yöneltilebilecek taraf, genellikle ilgili idare veya Sağlık Bakanlığı'dır. Kamu hastaneleri, devletin doğrudan sorumluluğunda olduğu ve kamu görevlileri tarafından işletildiği için, bu tür davalarda öncelikle ilgili idarenin sorumluluğu gündeme gelir. Bu durumda, mağdurun dava açabilmesi için önce idareye başvuruda bulunması gerekir. Başvurunun ardından, idareye karşı tam yargı davası açılabilecektir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, tazminat taleplerinin sadece tıbbi hatanın mağdura verdiği zararlarla sınırlı kalmayıp, idarenin sorumluluğunu da içerdiğidir.

Özel sağlık kuruluşlarında gerçekleşen tıbbi malpraktis davaları ise, daha farklı bir husumet yönlendirmesi gerektirir. Özel hastaneler, tıp merkezleri, bağımsız çalışan doktorlar gibi özel sağlık hizmeti veren kuruluşlarda, malpraktis nedeniyle açılacak tazminat davalarında, davalı taraflar genellikle doğrudan malpraktisi gerçekleştiren hekim, sağlık kuruluşu (hastane, tıp merkezi vb.) ya da sağlık sigorta şirketleri olabilmektedir. Buradaki fark, özel sağlık kuruluşlarının ticari bir işletme olarak faaliyet gösteriyor olmalarıdır. Bu nedenle, malpraktis davalarında, zarar gören kişi tıbbi hatanın failleri arasında yer alan doktoru ve/veya hastanenin kendisini dava edebilir. Ayrıca, özel sağlık sigortası kapsamında tıbbi hizmet alan kişilerin, sigorta şirketine de başvurması söz konusu olabilir. Sigorta şirketi, tıbbi malpraktis sonucu oluşan zararları teminat kapsamı çerçevesinde karşılayabilir.

Kamu ve özel sektör arasındaki bu fark, dava açılacak mercilerin belirlenmesinde çok önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle kamu hastanelerinde, idare hukuku ile ilgili kurallar devreye girerken, özel sektördeki davalarda söz konusu olan husumet genellikle medeni hukuk ve ticaret hukukuyla daha yakından ilişkilidir. Bu ayrım, tazminat taleplerinin doğru taraflara yönlendirilmesi açısından kritik önem taşımaktadır. Ayrıca, malpraktis davalarında sorumluluk belirleme noktasında, uzman bilirkişi raporları, tıbbi prosedürlerin ve hukuki sorumlulukların detaylı bir şekilde incelenmesi, dava sürecinin sağlıklı işlemesi adına büyük önem taşır.

Özetle, tıbbi malpraktis davalarında, husumetin yönlendirilmesi sağlık kuruluşunun kamu ya da özel olmasına göre belirlenir ve her bir durumda uygulanacak hukuki süreç farklılık gösterebilir. Kamu hastanelerindeki davalarda, sorumlu taraf idare olurken, özel hastaneler ve bağımsız doktorlarda dava, doğrudan tıbbi müdahaleyi gerçekleştiren doktor veya sağlık kurumuna yöneltilebilir.

c. Tazminat Sorumluluğunun Hukuki Niteliği

Doktor-hasta ilişkisinin her aşamasında tıbbi standartların ihlali, malpraktis (doktor hatası) nedeniyle tazminat sorumluluğu doğurur. Doktorun sorumluluğu, genellikle ‘haksız fiil’, ‘vekalet sözleşmesi’, ‘eser sözleşmesi’ ya da ‘vekaletsiz iş görme’ hükümleri çerçevesinde şekillenir. Kamu hastanelerinin sorumluluğu ise, sağlık hizmeti sunumunda meydana gelen kusurlar nedeniyle hizmet kusuru kapsamında ele alınır. Özel hastaneler ve sağlık kuruluşlarının sorumluluğu ise, ‘hasta kabul sözleşmesi’ esas alınarak, özel hukuka dayalı kusurlu davranışlar üzerinden belirlenir.

i. Bağımsız Çalışan Hekim ile Hasta Arasındaki İlişkinin Hukuksal Niteliği

Herhangi bir kurum ya da kuruluşa bağlı olmadan, mesleğini serbest olarak sürdüren hekimin sorumluluğunun sebepleri vekâletsiz iş görme, haksız fiil ve sözleşme olarak şekillenmektedir. Hasta ile hekim arasındaki arasındaki ilişki, hastanın onayının aranmadığı acil durumlar hariç olmak üzere, çoğunlukla vekalet sözleşmesi olmakla beraber, bazı durumlarda da eser sözleşmesi ilişkisidir. Vekalet sözleşmesi 6098 sayılı Türk........

© Hukuki Haber