menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Uluslararası Hukukun Eleştirel Anatomisi: Martti Koskenniemi

12 9
27.02.2025

Giriş: Hukukun Gaye Problemi ve Koskenniemi’nin Eleştirel Perspektifi

Elimizden gelen asgari şey duyarlılık ve bu duyarlılığın bir farkındalığa dönüştürülebilmesidir. İnsan olmak olayları seyretmekten fazlasına tekabül ediyor. İnsan seyrettiği olaylardan etkilenen, acı duyan ve aynı zamanda bu üzüntüyü bir sorumluluğa dönüştürmekle yükümlü olan bir varlık. Bu hafta içerisinde Hacettepe Üniversitesi bünyesinde gerçekleştirilen “Uluslararası Hukuk Perspektifinde Gazze Soykırımı”[i] başlıklı sempozyumu ilgi ile takip ettim. Anladığım o ki insan olmanın ağırlığı ve buna ilaveten hukukçu sıfatının da yüklemiş olduğu sorumluluk ile önümüzde duran ve uzun yıllar devam edecek birçok imtihan ile karşı karşıyayız. Bugüne kadar bu hususta iyi bir sınav vermediğimizi ve kamuoyu oluşturmak noktasında üzerimize düşeni layıkıyla yerine getiremediğimizi itiraf etmek zorundayız. İşte bu düşüncelerle bu yazıyı kaleme almaya başladım.

Daha önce yayımlamış olduğum bir yazıda, merhum Rahmi Çobanoğlu’nun "Fenomen ve İdeal Olarak Hukuk" makalesine atıfta bulunmuştum.[ii] Bu kez, Çobanoğlu’nun "Hukukta Gaye Problemi" başlıklı çalışmasından ilhamla, Martti Koskenniemi’nin eleştirel hukuk teorisi çerçevesinde uluslararası hukukun ve bahusus önümüzde büyük bir imtihan olarak durmakta olan Filistin meselesinin nasıl okunabileceğine dair bir perspektif sunmak istiyorum.

Uluslararası hukuk, teknik bir normlar bütünü olmaktan çok, siyasi ve ideolojik bir mücadele alanıdır. Koskenniemi’nin teorisi, uluslararası hukukun belirsizlikleri, egemenlik-adalet ikilemi ve hukuki söylemlerin politik işlevleri üzerine kapsamlı bir eleştiri sunmaktadır. Bugün yaşanan hukuki krizler, Koskenniemi’nin eleştirilerini tekrar düşünmek için önemli bir zemin teşkil etmektedir.

Bu ve benzeri çalışmalar entelektüel lakırdılar olmaktan öte bir anlam taşımaktadır. Martti Koskenniemi de böyle bir isimdir zira onun uluslararası hukuk doktrinindeki tesiri, hem derin bir fikrî birikime hem de özgün bir düşünce seyrine dayanmaktadır. Onun eserleri, belirli bir çerçeveye hapsedilemeyecek kadar geniş kapsamlı ve devinim arz eden bir mahiyete sahiptir. Akademik hayatının başlarında Eleştirel Hukuk Çalışmaları (EHÇ) ekolünden mülhem hukukun belirsizliğine odaklanan yaklaşımları dikkat çekmişse de Koskenniemi’nin fikrî seyri bu dar çerçeveyi aşarak daha geniş bir perspektifle şekillenmiştir. Zira onu farklı kılan –gerek avukatlığında, gerek üniversite hocalığında, gerekse de diplomatik ve bürokratik hayatında- antropolojik yapısalcılık başta olmak üzere dil ve kültürün derin yapılarına yönelik ilgisidir. Bu derinden kavrayış –bence birçok eksiği de barındırmaktadır ve ancak bizler tarafından aşılabilir- Koskenniemi’ye uluslararası hukuka özgün bir eleştirel bakış sunma imkanı bahşetmiştir.

Bu noktada beni esas sevindiren Koskenniemi’nin yukarıda kısaca değindiğim üzere hukukun pratik alanındaki tecrübesidir. Zira o uzun dönem hukuk müşavirliği-avukatlık vasıtasıyla hukukçu kimliğinin gereklerini ifa ederek hayatını devam ettirmiştir. İşte bu alt yapı yine yukarıda değindiğim teorik/felsefi ilgisinin genişliği ile birlikte ona çok daha etraflı ve derinlikli bir seviye katmıştır denebilir. Her ne kadar yazılarında şahsi hatıratına dair atıflar sınırlı olsa da, pratiğin onun teorik görüşlerine olan tesiri her daim gözlemlenebilir. Ona göre, uluslararası hukuk, teori ile pratiğin yekdiğerinden müstağni olamayacağı bir sahadır. Hukukun mahiyeti, onu tarif eden ve tatbik eden hukukçuların nazarına ve faaliyetlerine sıkı sıkıya bağlıdır. Bu sebeple, Koskenniemi’nin eserlerinde teori ve pratik, “bir madalyonun iki yüzü gibi” ele alınır.

Dünya üzerinde herhangi bir sorun lokal olduğu kadar global bir ilişkiler ve etkileşimler ağının neticesidir ve çözümü de bu kapsamda ele alınmak zorundadır. 2025 yılı itibariyle “herhangi bir sorun” olarak nitelendiremeyeceğmiz ve yer yüzündeki herkesi ilgilendiren o kadar çok zulüm ile karşı karşıyayız ki hukukçuların uluslararası hukuk perspektifine çok daha fazla yönelmesi her şeyden önce bir insan ve akabinde bir hukukçu olmanın gereğidir. Bu noktada Koskenniemi bizim için iyi bir başlangıç noktası olabilir.

Koskenniemi ve Helsinki Okulu: Eleştirel Bir Hukuk Okuması

Koskenniemi, akademik kariyerinin başlarında Eleştirel Hukuk Çalışmaları (EHÇ) ekolünden etkilenerek hukukun belirsizliğine ve esnekliğine odaklanmış, ancak zamanla uluslararası hukuku daha geniş bir dünya tasavvuru içinde değerlendirmeye başlamıştır.

Andrea Bianchi, akademik eserlerinde şahıs isimlerinden kaçınarak, Koskenniemi’nin çalışmalarını Helsinki Okulu başlığı altında ele almıştır. Helsinki Okulu kavramıyla Bianchi, “belirli bir entelektüel ya da coğrafi merkeze sahip bir grup insanı kesin bir........

© Hukuki Haber