menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sinema ve Hukuk: Hakikati Hatırlamak

10 10
02.02.2025

Sinemanın sadece bir anlatı sanatı olmadığını, aynı zamanda hakikatin farklı düzeylerde temsili olduğunu düşündüğümüzde, onu hukukla ve zaman kavramıyla ilişkilendirmek imkan dahilindedir. Sinemaya dair yaklaşımımızı “hatırlatma” kavramı üzerinden tesis edebiliriz. Bu yaklaşıma göre sinemanın bir hakikat hatırlatıcısı olduğunu söylerken aslında metafizik bir perspektif kullanırız. Bu bağlamda hukuk da hakikatin zaman içindeki yansıması değil midir? Hukuk, adaletin peşinde bir düzen inşa etmeye çalışırken, sinema ise zamanın ve olayların algılanış biçimini değiştirerek adaletin ne olduğunu sorgulamamıza yardımcı olabilir.

Bu yazıda, sinemanın zaman algısı, hakikatle ilişkisi, hukuki temalar ve hukukun sinematografisi gibi meselelere başlangıç seviyesinde değinmeye ve sinemanın, hukukçunun düşünme biçimine katkı sunabilme ihtimali üzerine düşünmeye çalışacağım.

Zamanın Sinemadaki ve Hukuktaki Anlamı

Zaman, hem sinema hem de hukuk açısından kritik bir kavramdır. Sinema, zamanı kesip biçerek yeniden inşa eder; hukuk ise zamana karşı direnirken aynı zamanda zamanın içinde var olur.

Bir ceza yargılamasını düşünelim: Suç işlenmiş, bir adaletsizlik yaşanmıştır ve hukuk mekanizması bu olayın geçmişte nerede, nasıl meydana geldiğini tespit etmeye çalışır. Bu, hukukun zamanda geriye dönerek hakikati arama çabasıdır. Maddi gerçekliğin peşinde olan ceza hukukunun bu en temel öğretisi hemen hemen hepimizin malumudur. Sinema da benzer şekilde zamanda ileri ve geri sıçrayarak olayları farklı perspektiflerden gösterir. Christopher Nolan’ın Memento (Akıl Defteri) filmi gibi yapıtlar, zamanın insan hafızası ve hakikat algısıyla nasıl oynayabileceğini ortaya koyar. Hukuk da benzer şekilde zamanın izlerini sürer; ancak deliller, ifadeler ve belgeler üzerinden hakikati inşa eder.

Bir başka açıdan ise metafizik zeminde zaman, dünyevi bir akıştan ziyade ebediyet perspektifinde değerlendirilir. Sinemanın bu aşkın zaman algısını nasıl kullanabileceği ve hukukçunun bu bağlamda nasıl bir zaman bilinciyle hareket edebileceği üzerine de düşünmek gerekir. Zaman muhasebesinde kesinlikle zikredilmesi gereken isimlerden biri Prof. Dr. Arslan Topakkaya’dır. Topakkaya’nın çalışmalarını uzun zamandır takip ediyorum. Felsefe formasyonunu hukuki kavram ve meselelere yetkin bir şekilde yansıtan Topakkaya’nın zaman mefhumu üzerine de müstakil çalışmaları bulunmakta olup yazarın hukuk alanına yaptığı katkı göz önüne alındığında yapmış olduğu yayınlara ayrı bir dikkatle yönelmek gerektiğini düşünüyorum. Bu meyanda hatırlatılması gereken bir diğer isim de i Giambattista Vico’dur. Sosyal bilimsel disiplin için mihenk taşı mesabesinde zikredilebilecek olan Vico aynı zamanda hukukçu kimliği ile de ön plana çıkmaktadır. ( https://www.sabahulkesi.com/2019/02/26/sosyal-bilimlere-imkan-veren-bir-deha-giambattista-vico/)

Bu yazarları zaman ekseninde sinema ve hukuku kesiştirmeye çalıştığım için örnek ve başlangıç kabilinden zikrediyorum. İşin esasında buradaki çabam “zaman, mekan ve topyekun varlık” algısının tüm bilimsel faaliyetlerin zemini olması cihetiyle hukuk uygulayıcısını teknikerlikten kurtarmak, eylediği şeyin künhüne götüren bu asli parametrelere giden yolu açmaya çalışma gayretinden ibarettir. Bu çabanın birinci muhatabının kendim olduğunun da altını çizmek istiyorum.

Hakikat ve Temsil: Sinema ile Hukukun Kesiti

Sinemada temsil edilen gerçeklik, hukuki gerçeklikten farklıdır. Bir mahkemede gerçek olaylar delillerle ortaya konmaya çalışılırken, sinema ise........

© Hukuki Haber