Dance of Law – Ölümle Yüzleşme
“Let me tell you a story to chill the bones
About a thing that I saw.”
(Iron Maiden – Dance of Death)
Hayatın bize tanıdığı özgürlük, çoğu zaman ne yaptığımızı bilerek yaşadığımız bir alan değil; farkında olmadan sürüklendiğimiz karanlık bir ritimdir, en azından bazı açılardan böyle yorumlanabilir. Bu ritim, kimi zaman bir sözle başlar, kimi zaman bir ihmalin gölgesinde büyür. İnsan, eylemiyle kaderi arasındaki çizgiyi ayırt etmekte gecikir. İşte hukuk, bu gecikmenin adını koyar. Çünkü her seçim bir netice doğurur. Ve her netice bir sorumluluk yaratır.
Iron Maiden’ın Dance of Death şarkısı, bu sorumluluğun kaçınılmazlığına dair karanlık bir anlatıdır. Bir adam, mezarlıkta yürürken karşılaştığı tuhaf bir toplulukla istemeden bir dansa katılır. Başlangıçta ne olduğunu tam olarak kavrayamaz. Ancak dans ilerledikçe, artık bu dünyadan uzaklaştığını, ruhunun bedeni terk ettiğini ve kendi ölü bedenini dışarıdan izlemeye başladığını fark eder:
“As I danced with the dead
My free spirit was laughing and howling down at me
Below my undead body
Just danced the circle of dead.”
İrade artık yoktur. Seçim bitmiş, sonuç başlamıştır.
Hukuk da çoğu zaman tam burada devreye girer. İnsan bir fiil gerçekleştirdiğinde değil, o fiilin anlamını ve sonuçlarını kavradığında hukuk başlar. Hukuk, olup biteni yalnızca tespit eden bir aygıt değildir; aynı zamanda neyin, neden ve kimin tarafından sorumlulukla üstlenileceğini tayin eden sessiz bir ağırlıktır.
Martin Heidegger’e göre ölüm, insanın kendi varlığını bütünüyle üstlenmesidir. Hukuk da, bireyin hem yaşarken hem de öldükten sonra ardında bıraktığı eylemlerin izini sürerek onu kendisine iade eder. Çünkü hiçbir eylem, sonuçsuz değildir. Hukuk bunu bilir. İnsan çoğu zaman bilmez.
Hukuk, ölüm karşısında bile susmaz. Çünkü ölüm, yalnızca bir son değil; miras, sorumluluk, borç ve düzen açısından yeni bir başlangıçtır. Mezarlıkta yapılan o dans, sadece ölü bedenlerin değil,........
© Hukuki Haber
