DANIŞMAK GİBİ OLMASIN AMA…
Hukuki danışmanlık hizmeti giderek avukatlık mesleği için dava hizmetlerinden daha önemli hale gelmektedir. Uyuşmazlık hizmetleri hakkında oldukça geniş bilgi ve görgüye sahibiz. Fakat hukuki danışmanlık hizmeti, henüz avukatlık sektörünün piyasa için bir “ürüne” dönüştüremediği bir hizmet. Bu nedenle, etkin bir hukuki danışmanlık hizmeti sunulamamaktadır.
TEMEL YÖNTEM YAZILI DANIŞMA OLMALI
Öncelikle, sağlıklı bir hukuki danışmanlık hizmeti verebilmek için hukuki sorunların sözlü değil, yazılı olarak sorulması gerektiği kabul etmeli ve ettirmeliyiz. İlk intiba itibariyle çok katı ve aşırı bir öneri gibi görünse de dikkatli düşünürsek artık sözlü danışmanın miadını doldurmuş ilkel bir yöntem olduğunu kesinlikle fark ederiz. Tabi ki, hukuki sorunların sözlü iletişime konu olmamasından bahsetmiyorum. Elbette, hukuki konularda da sözlü iletişim vazgeçilemez bir yöntemdir. Ancak, bir hukuki vakıa ve problemin, hukukçuyla ilk buluştuğu anın daha profesyonel bir şekilde dizayn edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu ilk buluşma anının sistematize edilmesi, mesleğin geleceği açısından hayati bir öneme sahip.
SÖZLÜ DANIŞMA REALİTEYLE BAĞDAŞMIYOR
Bir insanın ömrü boyunca sadece okumakla uğraşsa bile bitiremeyeceği sayıda mevzuat olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir insanın, yasalardaki orta uzunluktaki herhangi bir maddeyi ezberlemek için aylarca ezber yapması gerektiğini de rahatlıkla söyleyebiliriz.
Herhangi bir hukuk branşının temel yasası ve ilgili mevzuatı üzerinde derinlikli bir zihni muhakeme hakimiyeti kurmak için ortalama on yıl o branşla ilgilenmek gerektiğini söylersek, mübalağa etmiş olmayız. Hatta, hukukileşmenin artış hızı, dört bir yandan yağmur gibi yağan içtihatlar, her gün yenileri çıkan onlarca yönetmelik ve yönerge ile veri tabanlarına günlük olarak yüklenen bilimsel çalışma sayısı düşünülecek olursa, herhangi bir hukuk branşı üzerinde akademik düzeyde zihni bir muhakeme hakimiyeti kurabilmek için en az yirmi yıl emek vermek gerekir.
Mesleğe girdiğimiz yıllarda, halkın avukatları her şeyi bilen kişiler olarak gördükleri ve avukatların da buna göre davranması gerektiğine dair yaygın bir mesleki inanış vardı. Zannediyorum, günümüzde böyle bir yaklaşımın sürdürülmesi imkansız denecek kadar zordur. Okuma-yazma bilen sayısı, üniversite mezunu oranı ve eldeki teknolojik imkanlar düşünülecek olursa, artık “hazır cevap bilginin” değerli olmadığını görmek gerekir.
HER SOMUT OLAY BİRİCİKTİR
Diğer yandan, çok az sayıda olayın yasalarda ve ikincil mevzuatta hemen verilebilecek bir cevabı vardır. Vaka bazlı soruların çok büyük bir kısmının yasalarda ve ikincil mevzuatta doğrudan cevabını bulmak mümkün değildir. Çünkü, her olay biricik ve kendine özgüdür. Bizim onları hükme bağlamak içim tasnif etmiş olmamız bu gerçeği değiştirmez. Zaten “somut olay adalet” ve “hakkaniyet” kavramları bunun için vardır. Hukuk teorisi, ne kadar yetkin bir tasnif yapılırsa yapılsın, yine de özellik arz eden vakıalar meydana gelebileceğini yüzyılların verdiği deneyimle öngörmüş ve bu açığı kapatma fonksiyonu görmesi için birer genel düstur olarak “dürüstlük prensibini” ve “iyiniyet ilkesini” vaz etmiştir. Dolayısıyla bir konuya dair yasalarda açık kurallar yer alsa bile vakıa bazlı hukuk danışmanlık gerekmektedir ki, hukukçunun sanatını ve yetkinliğini konuşturduğu alan da burasıdır.
UYUŞMAZLIK ÇÖZÜMÜNE DAİR BİLGİLERİN UYARLANMASI
Mevcut hukuk literatürü ve birikiminin neredeyse tamamına yakını uyuşmazlık çözümü üzerinedir. Oysa, hukuki danışmanlık çoğu kez bir uyuşmazlığın çözümü için değil; bir uyuşmazlığa düşmemek için talep edilmektedir.
Hukuki danışmanlık hizmetlerini, dava hizmetleri kadar avukatlık mesleğinin önemli bir parçası kabul edip, ciddiye alarak yeniden düşünmek ve ele almak gerektiğini son derece güçlü bir şekilde hissediyorum. Fakat, günümüzde uygulanan ve aslında hiçbir zaman üzerine ciddiyetle düşünülememiş rastgele bir yöntem olan sözlü danışmanlık modeli ile bunun gerçekleştirilmesi mümkün görünmüyor.
SÖZLÜ DANIŞMA MESLEK İTİBARINI TAHRİP EDİYOR
Hukuki danışmanlık hizmetinin şekillendirilememesi ve yazılı hale getirilememesi avukatlık hizmetinin prestijini de derin bir şekilde sarsıyor. Ayaküstü cevaplandırılması mümkün olmayan meseleler için hemen bir cevap verilmesi (daha doğrusu verilememesi), mesleğin küçümsenmesine ve ciddiyetsizleşmesine yol açıyor.
Telefonda ya da yüz yüze görüşmede hızlı bir şekilde kısaca ifade edilerek yöneltilen ve üstelik hiçbir bilgi ve belgeye dayalı veri sunmayan sorulara iki dakikada matematiksel kesinlik içeren bir dava sonucu yanıtı sunmamız istendiğinde ne hissediyoruz! Böyle bir soruya cevap vermeye girişmek bile büyük bir hata değil mi!
Çok basit ve sık karşılaşılan bir uyuşmazlık söz konusu olsa bile her vakıanın mutlaka kendine özgü yanlarının olabileceğini hepimiz biliyoruz. En basit ve sıradan davalarda bile masa başında birkaç saat çalışmadan........
© Hukuki Haber
