menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA KİŞİSEL İLİŞKİYE İLİŞKİN ÖNEMLİ HUSUSLAR

9 1
26.05.2025

(TMK-323-325) arasında düzenlenen çocukla kişisel ilişki; eşlerin boşanması, ayrılmalarına karar verilmesi, ortak hayata ara verilmesi, anne ve babanın evli olmaması(çocuğun evlilik dışı doğumu hallerinde), velayet hakkının hem anne hem de babadan alınması hallerinde söz konusu olmaktadır. Kişisel ilişkiye ilişkin içtihatlar somut olaya göre değişkenlik göstermekte olup kişisel ilişki de velayet gibi oldukça canlı ve sürekli takip edilmesi gereken kararların olduğu bir konudur.

Kişisel ilişkiye ilişkin olarak bu yazıda içtihatlar ışığında önemli hususlara değinilecektir. Fakat öncelikle genel çerçevede konuya değinmek gerekecektir. Kişisel ilişki düzenlenirken; anne- babanın durumu, anne ve babanın birbirleri ile ilişkileri, anne-babanın çocuk ile ilişkileri, kişisel ilişki kurulmasını isteyen anne/baba veya 3. Kişinin çocuk ile ilişkileri, veli veya vasinin çocuk ile ilişkileri, anne-babanın eğitim durumları, anne-babanın sosyal-ekonomik durumu, anne-babanın sağlık durumları, anne-babanın yerleşim yerleri, çocuğun eğitimi, çocuğun sağlık durumu, çocuğun özel durumunun olup olmadığı, çocuğun sosyal hayatı, çocuğun ekonomik durumu, çocuğun yaşı, çocuğun anne bakım ve şefkatine muhtaçlık durumu, çocuğun görüşü(idrak çağında olması halinde) gibi hususlar nazara alınarak karar verilmektedir. Kişisel ilişki düzenlemelerinde ayrıca ulusal bayramlar, dini bayramlar, yaz tatili, sömestr tatilleri, babalar günü, anneler günü, çocuğun doğum günleri, nazara alınmaktadır. Bu tatil, bayram ve özel günlerin bir kısmında yatılı olacak veya olmayacak şekilde kişisel ilişki düzenlemesi yapılması gerekmektedir.

Çocuğun üstün yararı ilk sırada olmakla birlikte analık-babalık duygularının da tatmin edilmesi önem teşkil etmektedir. Kişisel ilişki çocuğun üstün yararına aykırı olmadığı sürece idrak çağında olan çocuğun görüşü ve analık-babalık duygusunun tatmin edilmesine çok önem verilmektedir.

“…Çocukla kişisel ilişki, velayet hakkına sahip olmayan anne-baba veya üçüncü kişiler ile çocuğun belirli gün yahut saatlerde görüşme, birbirlerinin yaşamında olma ve birbirlerinden haberdar olma yetkisi veren, bu kişisel arasında sevgi bağı kurma ve bunu devam ettirmek amacına yönelik bir haktır. Kişisel ilişki kurma hakkı, Türkiye’nin de tarafı olduğu Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 9. Maddesi ve Avrupa Konseyi Çocuklarla Kişisel İlişki Kurulmasına Dair Avrupa Sözleşmesi84’nin 4. maddesi gibi uluslararası metinlerde düzenlenmiştir. Bu hak yalnızca anne-babaya değil, aynı zamanda çocuğa da tanınmış bir hak olduğundan “karşılıklı hak” olarak düzenlenmiştir. Kural olarak çocuğun anne-babasının ikisiyle de düzenli bir şekilde kişisel ilişki kurması onun sağlıklı bir birey olarak duygusal ve psikolojik gelişimi bakımından gerekli olup bu hak evlat edinilen, evlilik içi yahut evlilik dışı çocukların tümü bakımından geçerlidir. Sonuç olarak kişisel ilişki kurma hakkı, çocuk ile velayet hakkına sahip olmayan anne-babaya belirli gün yahut saatlerde iletişim kurma, birbirinden haberdar olma veya görüşme yetkisini sağlayan bir haktır…”(1)

- Çocukla kişisel ilişki kurma hakkı “velayet hakkından bağımsız”, kişilik hakkının içeriğinde yer alan bir değerdir. Bu sebeple bu haktan feragat edilemez ve hak devredilemez. Bu doğrultuda, ana ve babadan birinin bu haktan feragat etmesine ilişkin anlaşmalar kesin hükümsüzdür.(2)

“…velayetin kaldırılması ve kişisel ilişkinin genişletilmesi davası açılamayacağı şeklindeki medeni hakları kullanmaktan feragate ilişkin taahhütlerin medeni hakları kullanma ehliyetinden önceden vazgeçme niteliğinde olup çocukların yüksek yararlarına açıkça aykırı olduğunu, içerdiği şartlardaki kısmi hükümsüzlüğün boşanma protokolünün tamamını hükümsüz kılacağına…”(3)

- Kişisel ilişkiye ilişkin kararlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmemektedir. Her zaman kişisel ilişkinin kaldırılması, değiştirilmesi veya kurulması talep edilebilmektedir.

“…Mahkemece alınan 12.10.2015 tarihli bilirkişi raporu içeriğinde de müşterek çocuk ile babanın davanın devamı sırasında 30 gün yatılı kişisel ilişki kurduğu ancak çocuğun baba ile uzun süreli yatılı kişisel ilişki kurmak istemediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Kişisel ilişki düzenlemesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır. Velayeti anneye bırakılan tarafların müşterek çocuğu 14.07.2009 doğum tarihli ... ile davalı baba arasında mahkemece kurulan kişisel ilişki babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, çocuğun da baba sevgi ve şefkatini yaşayacağı yeterlilikten uzaktır. Bu bakımdan mahkeme tarafından günümüzün ulaşım kolaylıkları göz önüne alınarak, aynı şehir-farklı şehir ayrımı kaldırılıp, her ayın belli bir hafta sonu ve dini bayramlarda çocuğun baba yanında yatıya kalacağı, ayrıca yaz tatili ve yarıyıl tatilinde ise çok uzun süreli olmayacak şekilde baba ile yatılı kalacağı şekilde kişisel ilişki düzenlenmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle yetersiz kişisel ilişki tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir…”(4)

“…1-)Taraflar 01.02.2011 tarihinde kesinleşen ilamla Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi gereğince boşanmışlar, müşterek çocuk 28.05.2010 doğumlu ...'ın velayeti anneye bırakılmış, baba ile kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Davacı baba kurulan kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesini talep ve dava etmiştir. Kişisel ilişkiden amaç, çocuğun fikri ve bedeni gelişiminin sağlanması yanında, annelik ve babalık duygularının da tatminini sağlamaktır. Mahkemece velayeti anneye bırakılan müşterek çocuk ile baba arasında kişisel ilişkinin yeniden düzenlenmesine karar verilmiş ise de kişisel ilişkinin süresi yetersiz olduğu gibi gerçekleştirileceği yer özel olarak tayin edilmiş ve bu kişisel ilişki, çocuğa yakın ve alışkın bir kişi refakatinde olması koşuluna bağlanmıştır. Düzenlenen bu kişisel ilişki, babalık duygularını tatmine elverişli olmadığı gibi, infazda da güçlük yaratacak niteliktedir. Velayet kendisine bırakılmayan ebeveynlerden her biri müşterek çocukla doğrudan kişisel ilişki kurma hakkına sahiptir. Mahkemece daha uygun süre ile çocuk baba yanında yatılı kalacak şekilde refakat olmadan kişisel ilişki düzenlenmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir…”(5)

- Kişisel ilişki kurulan kişinin çocuğa kişisel ilişki sırasında bakmamış olması, kişisel ihtiyaçlarını karşılamamış olması halinde kişisel ilişki kaldırılabilecektir. Zira burada çocuğun üstün yararına aykırılık söz konusudur. Kişisel ilişkinin, hem çocuğun gelişimi için çok önemli olması hem de analık-babalık hakkı için önemli olması sebebiyle kaldırılması çok sınırlı hallerde söz konusudur. Fakat eğer çocuğun üstün yararına aykırılık söz konusu ise kaldırılması zorunlu olacaktır.

“…Hükme karşı davalı-davacı baba tarafından her iki dava yönünden istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesi, velayetin kaldırılması davasının reddine dair başvurunun esastan reddine ve kişisel ilişkinin kaldırılmasına yönelik başvurunun kabulüne karar vererek ilk derece mahkemesi hükmünün kişisel ilişki yönünden kaldırılmasına ve davalı-davacı baba ile ortak çocuk arasında her ayın 1. Cumartesi günü sabah saat 09:00 ile akşam saat 17:00 ve dini bayramların 3. günü sabah saat 09:00 ile akşam saat 17:00 arasında kişisel ilişki kurulmasına hükmetmiştir. Bölge adliye mahkemesi hükmü kişisel ilişki yönünden davacı-davalı anne tarafından temyiz edilmiştir.

Kişisel ilişki düzenlenirken göz önünde bulundurulması gereken temel ilke, “Çocuğun üstün yararı"dır(Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme m.3; Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi m.l; TMK m. 339/1, 343/1, 346/1; Çocuk Koruma Kanunu m.4/b). Çocuğun üstün yararı belirlenirken onun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlaki ve toplumsal gelişiminin sağlanması amacının gözetilmesi gereklidir. Ana ve babanın yararları, ahlaki değer yargıları, sosyal konumları gibi durumları çocuğun üstün yararını etkilemediği ölçüde göz önünde tutulur. Yine, Türk Medeni Kanunu'nun 324. maddesinin ikinci fıkrasında; "Kişisel ilişki sebebiyle çocuğun huzuru tehlikeye girer veya ana ve baba bu haklarını birinci fıkrada öngörülen yükümlülüklerine aykırı olarak kullanırlar veya çocuk ile ciddi olarak ilgilenmezler ya da diğer önemli sebepler varsa, kişisel ilişki kurma hakkı reddedilebilir veya kendilerinden alınabilir." hükmü yer almaktadır.

Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden, davalı-davacı babanın ortak çocuğu kişisel ilişkinin kurulduğu tarihte aldığı, 31/07/2016 tarihinde anneye teslim etmesi gerekirken teslim etmeyerek sakladığı ve 05/09/2016 tarihli jandarma teslim tutanağına göre çocuğun davalı-davacı babaya ait hurdalık alan çevresindeki kurumuş dere yatağında bulunarak anneye teslim edildiği anlaşılmıştır. Davacı-davalı tanıkları çocuğun bulunduğunda çok pis olduğunu, vücudunun pire ısırıkları ile dolu olduğunu, saçlarının keçeleşmiş olduğunu, korkmuş olduğunu ve bu nedenle tedavi gördüğünü belirtmişlerdir. Sağlık Bilimleri Üniversitesi...Çocuk Hastalıkları ve Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi raporunda çocuğa "Travma sonrası stres" tanısı konmuştur. İlk derece mahkemesince alınan 05/09/2017 tarihli uzman raporunda hastane raporuna göre, çocuğun yaşayacağı yeni bir travmanın çocuk açısından olumsuz olacağı belirtilerek bu aşamada kişisel ilişkinin durdurulmasının uygun olacağı, çocuğun iyileşmesi halinde aşamalı, sınırlı ve güven duyulan kişi eşliğinde kişisel ilişkinin değerlendirilebileceği belirtilmiştir. Jandarma teslim tutanağı, tanık ifadeleri, hastane raporu ve uzman raporu uyarınca, çocuğun huzurunun davalı-davacı baba ile kişisel ilişki nedeniyle ciddi olarak tehlikeye girdiği ve çocuk ile baba arasında kişisel ilişki kurulmasının çocuğun üstün yararına uygun olmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, çocuk ile baba arasındaki kişisel ilişki kurulması doğru görülmemiş ve kararın bozulmasını gerektirmiştir…”(6)

- Kişisel ilişki düzenlenirken çocuğun eğitimi nazara alınarak karar verilmesi gerekecektir. Eğitimine ara verilmemesi, eğitim hayatının sekteye uğramaması gerekecektir. Bu sebeple şehirlerin farklı olması, ya da iki taraftan birinin yurt dışında olması hallerinin göz önünde bulundurularak karar verilmesi gerekmektedir.

“…Mahkemece, davacı baba ile velayeti davalı annede bulunan tarafların müşterek çocuğu 20.07.2010 doğumlu .... arasında belirlenen kişisel ilişki yeniden düzenlenerek " her ayın 1. ve 3. hafta sonu Pazar saat 09:00 dan takip eden Pazartesi sabah saat 09:00 a kadar, dini bayramların 2. günü saat 09:00 dan 3. günü akşam saat 17:00 ye kadar ve her yıl Ağustos ayının 1- 30. günleri arasında" kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden annenin ......’nda babanın ....... ilçesinde yaşadığı anlaşılmaktadır. Kişisel ilişki düzenlemesinde esas olan çocuğun üstün yararıdır. Çocukla ana baba arasında düzenli kişisel ilişki kurulması ve bu ilişkinin sürdürülmesi çocuk için bir hak olduğu gibi, ana ve baba için de bir haktır. Kişisel ilişki tesisinden beklenen amaç çocukla ebeveynleri arasında aile bağlarını geliştirmek ve bu suretle çocuğun sağlıklı gelişimini sağlamaktır. Bu sebeple kişisel ilişki analık ve babalık duygusunu tatmin edecek nitelikte olmalıdır. Kişisel ilişkiye dair ilamlar maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olmayıp koşulların değişmesi halinde yeniden düzenlenmesi her zaman istenebilir.

Velayeti davacı anneye bırakılan müşterek çocuk..... 20.07.2010 doğumlu olup okul çağındadır. Çocuk ile baba arasında yatılı olacak şekilde kişisel ilişki kurulması doğru olmakla birlikte, tarafların farklı ilçelerde yaşadıkları da dikkate alındığında müşterek çocuğun Pazartesi günü sabah saat 09:00 da anneye teslim edilmesi çocuğun okul durumunu etkileyecektir. Ayrıca her yıl Ağustos ayında kurulan kişisel ilişkide, kişisel ilişkinin başlayış ve bitiş saatlerinin hükümde gösterilmemesi de infazda tereddüt yaratacak niteliktedir. Bu bakımdan mahkemece müşterek çocuğun okul durumunu etkileyemeyecek ve infaza elverişli şekilde kişisel ilişki düzenlenmesi yapılması gerekirken, yazılı şekilde kişisel ilişki tesisi doğru değil ise de; bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir (HUMK m. 438/7).

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple gerekçeli kararın hüküm fıkrasının 1.bendindeki müşterek çocuk ile davacı baba arasında kişisel ilişkinin düzenlendiği bölümünün hükümden çıkartılması ile yerine "Davacı baba ile velayeti annede bulunan müşterek çocuk 20.07.2010 doğumlu Ecrin İlksu arasında, düzenlenen kişisel ilişkinin değiştirilerek, müşterek çocuk Ecrin İlksu ile davacı baba arasında her ayın 1. ve 3. haftası Cumartesi günü sabah saat 10.00’dan Pazar günü akşam saat 17.00'ye kadar, dini bayramların 2. günü sabah saat 10.00’dan 3. günü akşam saat 17.00'ye kadar ve her yıl Ağustos ayının 1. günü sabah saat 10.00'dan 30. günü akşam saat 17.00’ye kadar kişisel ilişki kurulmasına" sözcüklerinin yazılmasına, hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA…”(7)

- Kişisel ilişki kademeli olarak düzenlenemeyecektir. Zira her zaman değiştirilmesi talep edilebilecek olup aynı zamanda ileriki zamana ilişkin koşulların ne olacağı bilinemeyecektir.

“…Çocuk üzerinde velayet hakkına sahip olmayan davacı baba, çocukla boşanma kararı ile kurulan kişisel ilişkinin değiştirilmesini istemiştir. Taraflar “anlaşma” suretiyle boşanmışlar, velayet anneye verilmiş, baba ile çocuk arasında beş yaşını ikmal edinceye kadar yatılı olmayacak şekilde, beş yaşın ikmalinden sonra ise, her ayın 1. ve 3. hafta sonları, dini bayramlar ve temmuz ayında yatılı kişisel ilişki kurulmuş, karar 28.11.2012 tarihinde kesinleşmiş, eldeki dava ise 29.04.2014 tarihinde açılmıştır. Mahkemece, " çocuk ile anne arasındaki ilişkinin bağımlılık düzeyinde olduğu ve bağlılık düzeyine getirilebilmesi için çocuğun ilköğretime başlayıncaya kadar bir hafta anne yanında, bir hafta baba yanında yatılı kalmasının uygun olacağı düşünülerek yılın çift haftalarına tekabül eden Pazartesi saat 10.00'dan, ertesi Pazartesi saat 10.00'a kadar babada yatılı kalmak suretiyle şahsi ilişki tesisine, çocuk babada iken anne tarafından en az üç, en fazla beş kez iletişim vasıtaları ile görüştürülmesine, çocuk ilköğretime başladıktan sonra çocuğun baba ile şahsi ilişkisinin yılın çift haftalarına tekabül eden Cuma günü saat 18.00'den, Pazar günü saat 18.00'e kadar, dini bayramların 2.günü saat 10.00’dan, 3. günü saat 18.00'e kadar, sömestr tatilinin 1. günü saat 10.00'dan, 8. günü saat 18.00'e kadar ve her yıl 1 Temmuz saat 10.00'dan, 31 Temmuz saat 18.00'e kadar tesis olunmasına" karar verilmiştir.

Müşterek çocuk 23.05.2010 doğumlu Zeynep ile davacı baba arasında çocuğun ilköğretime başlayıncaya kadar bir hafta anne yanında, bir hafta baba yanında yatılı kalma şekilde düzenlenen kişisel ilişki fazla olup, davalı annenin velayet görevlerini gereği gibi yerine getirmesine engel olacaktır. Mahkemece çocuğun yaşı, ruhsal ve sosyal gelişimine uygun, davalı annenin de velayet görevini yerine getirmesine engel olmayacak şekilde uzman raporuda dikkate alınarak çocuğun üstün yararı da gözetilerek daha uygun süreli kişisel ilişki düzenlenmesi gerekirken, bu yönler nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…”(8)

“…2- Mahkemece velayetleri davacı anneye bırakılan ortak çocuklar ile davalı baba arasında düzenlenen kişisel ilişki çocuklar 5 yaşını bitirinceye kadar ve 5 yaşını bitirdikten sonra ayrı ayrı düzenlenerek kademeli bir kişisel ilişki düzenlemesi yapılmıştır. Değişen koşullara göre, çocukların........

© Hukuki Haber