TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜ DÜZENLEME HAKKI İLE HAKKIN SINIRLARI (MEVZUAT VE ANAYASA MAHKEMESİ KARARLARI IŞIĞINDA)
I. TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜNÜN MAHİYETİ İLE MEVZUATIMIZDAKİ YERİ
A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünün Mahiyeti ile Kişi Bakımından Kapsamı
1. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünün Mahiyeti Nedir ya da Hak Mıdır?
Toplantı ve gösteri yürüyüşü yapmak, bir haktır. Hatta yalnızca alelade ve sıradan bir hak değil, Anayasal düzeyde kabul edilmiş olan ve temel hak ve hürriyetler kapsamında yer alan çok önemli bir haktır.
Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, 1982 Anayasasının (AY) Temel Hak ve Ödevler başlıklı ikinci kısmının Kişinin Hakları ve Ödevleri başlıklı ikinci bölümünde yer alan 34. madde ile düzenleme alanı bulmaktadır. Madde, Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı başlığı ile karşımıza çıkmakta ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesinin doğrudan temel bir hak olduğunu ifade etmektedir.
2. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü, Kimlere Tanınmakta ve Bu Hakkın Kapsamına Kimler Girmektedir?
a. Kural
Anayasal düzenleme incelendiğinde; madde metninin ilk olarak “herkes” sözcüğüyle başladığı görülmektedir. Bu ifade de, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme temel hak ve hürriyetinin kapsamına herkesin girdiğini göstermektedir. Bu ifadeden de anlaşıldığı üzere; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesi, yalnızca vatandaşlara tanınan bir hak olmayıp Türk vatandaşı olmayan bir kimse de bu haktan faydalanabilmektedir. Örneğin, Türk vatandaşı olmayan Türk soylu kimse veya diğer yabancı uyruklu kimse ya da vatansız kimse gibi..
Ancak bu açıklama, yabancılar bakımından izin sistemine engel değildir. Zira 2911 sayılı kanunla vatandaş olmayanlar bu kimseler yönünden izin sisteminin kabul edilmiş olduğu görülmektedir. Bu kapsamda 2911 sayılı kanunun 3. maddesinin 2. fıkrasıyla, yabancıların işbu kanun hükümlerine göre toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemelerinin, İçişleri Bakanlığı’nın iznine bağlandığı ve yabancıların yine bu kanuna göre düzenlenen toplantı ve gösteri yürüyüşlerinde topluluğa hitap etmelerinin, afiş, pankart, resim, flama, levha, araç ve gereçler taşımalarının, toplantının yapılacağı mahallin en büyük mülkî idare amirliğine toplantıdan en az kırk sekiz saat önce yapılacak bildirimle mümkün olduğu belirtilmektedir.
Daha açık ve net bir ifadeyle şu husus söylenebilmektedir ki; toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı herkese tanınmakla, bu hakkın kullanılmasında vatandaşlarla diğer kişiler bakımından usul ve şart yönünden farklılık bulunmaktadır. Vatandaşlar için izne gerek yokken, yabancıların izin alması zorunluluk arz etmektedir.
b. İstisnalar
Siyasi partilerin, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının, sendikaların, vakıfların, derneklerin, ticari ortaklıkların ve diğer tüzel kişilerin özel kanunlarına ve kendi tüzüklerine göre yapacakları kapalı yer toplantıları; kanunlara uymak, kendi kural ve sınırları içinde kalmak şartıyla kanun veya gelenek ve göreneklere göre yapılacak toplantı, tören, şenlik, karşılama ve uğurlamalar; spor faaliyetleri ile bilimsel, ticari ve ekonomik amaçlarla yapılan toplantılar; Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanı yardımcıları ve bakanların Devlet işleri hakkındaki toplantı ve konuşmaları ile Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin halk ile yapacakları sohbet niteliğindeki görüşmeler, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na tabi olmayıp, sayılan hususlar hakkında engel hal olmadığı ve niteliğine uygun düştüğü müddetçe, ilgililerin kendi özel kanun hükümleri ile başta 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu olmak üzere diğer kanun hükümleri uygulama alanı bulmaktadır.
B. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünün Hukuki Dayanakları Nelerdir?
1. Anayasal Düzenleme
Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlenmesi hakkı, Anayasal dayanağa sahip olup; 1982 Anayasanın 34. maddesinde düzenlenmekte ve maddenin son fıkrası ile toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunda gösterileceği belirtilmektedir.
2. Uluslararası Düzeyde Düzenleme
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS)’nin 11. maddesiyle, toplantı ve dernek kurma özgürlüğüne yer verildiği ve belirtilen hakların düzenleme altına alındığı görülmektedir. Sözleşme hükmünün ilk fıkrasında toplanma hakkı ile dernek kurma hakkı, 2. fıkrasında sınırlama sebepleri ile sınırlamanın sınırları belirtilmektedir.
Ülkemiz tarafından Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi onaylanmış olup; AİHS hükümleri, 1982 Anayasasının 90. maddesi uyarınca hukuk sistemimizin bir parçası haline gelerek doğrudan uygulama alanı bulmaktadır. Zira iç hukuk sistemimiz uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmalar, kanun hükmünde olup; bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamamaktadır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklardaysa, milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınmaktadır.
3. Yasal Dayanak
Anayasa m. 34/son ile ifade edildiği üzere; 06.10.1983 kabul ve 08.10.1983 Resmi Gazete yayım tarihli 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kabul edilmiş ve yürürlüğe konulmuştur. 1. maddeyle, kanunun amacı ve kapsamı belirtilerek kanunun toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller ile gerçek ve tüzel kişilerin düzenleyecekleri toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin yerini, zamanını, usul ve şartlarını, düzenleme kurulunun görev ve sorumluluklarını, yetkili merciin yasaklama ve erteleme hallerini, güvenlik kuvvetlerinin görev ve yetkileri ile yasakları ve ceza hükümlerini düzenlediğinin belirtildiği görülmektedir.
4. Kanunun Uygunlanması Amacıyla Yönetmelik
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmelik, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kanunlara uygun olarak kullanılması ile görev, yetki ve sorumluluklar ile bildirim verilmesi, yasaklama ve erteleme kararlarına ilişkin esas ve usuller ve diğer hususlar bakımından belirleyici olması amacıyla 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’nun 10, 18 ve 37. uyarınca düzenlenerek yürürlüğe konulmuştur. Yönetmeliğin temel amacı, 2911 sayılı kanunun uygulanmasını sağlamaktır.
C. Temel Kavramlar
2911 sayılı kanunun uygulanmasında bazı kavramların anlamlarının ve neyi ifade ettiğinin kesin olarak bilinmesi gerekmekte ve bu husus büyük önem arz etmektedir. Bu kavramlar sırasıyla, toplantı, toplantı yeri, gösteri yürüyüşü, mahallin en büyük mülki amiri ve mahallin güvenlik amirleridir.
1. Toplantı
Toplantı, belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzel kişiler tarafından 2911 sayılı kanun çerçevesinde düzenlenen açık ve kapalı yer toplantılarını ifade etmektedir.
2. Toplantı Yeri
Toplantı yeri; mahallin en büyük mülkî âmiri tarafından önceden tespit ve ilân edilmiş, kanuna uygun bildirimde belirtilmiş, yetkililer tarafından yasaklanmamış ve ertelenmemiş kapalı ve açık yer toplantısı ve gösteri yürüyüşü yapılan mahal ile gösteri yürüyüşü yapılan güzergah anlamına gelmektedir.
3. Gösteri Yürüyüşü
Gösteri yürüyüşü, belirli konular üzerinde halkı aydınlatmak ve bir kamuoyu yaratmak suretiyle o konuyu benimsetmek için gerçek ve tüzel kişiler tarafından 2911 sayılı kanun çerçevesinde düzenlenen yürüyüşleri belirtmektedir.
4. Mahallin En Büyük Mülki Amiri
Mahallin en büyük mülki amiri; illerde vali, ilçelerde kaymakam olarak karşımıza çıkmaktadır.
5. Mahallin Güvenlik Amirleri
Mahallin güvenlik amirleri; illerde, il emniyet müdürü ve il jandarma komutanı; ilçelerde, ilçe emniyet amiri veya komiseri ve ilçe jandarma komutanı; Sahil Güvenlik Komutanlığı için Sahil Güvenlik Bölge Komutanı, Sahil Güvenlik Grup Komutanı ve Sahil Güvenlik Karakol Komutanı ile Sahil Güvenlik Gemi/Bot Komutanıdır. Ancak bir ile bağlı ilçelerin, o ilin belediye sınırları içindeki kısımlarına ilişkin olarak 2911 sayılı kanunun uygulaması yönünden mahallin en büyük mülki amiri, ilin valisi olmaktadır.
II. TOPLANTI VE GÖSTERİ YÜRÜYÜŞÜNÜN USUL VE KAİDELERİ
A. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşünün Usulü
Anayasanın 34. maddesi uyarınca; herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Bu kapsamda anayasal düzeyde tanınan bu temel hak ve özgürlüğün, önceden izin alınmaksızın kullanılması mümkündür. Ancak bunun için yapılmak istenen toplantı ve/veya gösteri yürüyüşünün silahsız ve saldırısız olması gereklidir.
Silah ve saldırı kavramının Anayasanın 34. maddesi ve 2911 sayılı kanun ve kanunun uygulanması maksadıyla çıkarılan yönetmelik hükümleriyle ayrıca ve açıkça tanımlanmadığı görülmektedir. Bu sebeple 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun tanımlar başlıklı hükmünün dikkate alınması gerekmektedir. Söz konusu hükümde silah deyiminden; ateşli silahlar, patlayıcı maddeler, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler, yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddelerin anlaşılması gerektiği belirtilmekte ve bu kanunda yer alan tanımlamaların, 2911 sayılı kanun yönünden de uygulama alanı bulması gerekmektedir. Örneğin; havai fişek patlatılması, patlayıcı ya da yanıcı madde atılması, asit veya kezzap dökülmesi, şişe, sopa fırlatılması, tornavida, pense veya balta ya da tahrayla saldırılması, bıçak ve diğer yasaklı aletlerin kullanılması gibi.. İşte tüm bu sayılanlar, silah ve yasak kapsamına girmektedir. Yasaklılık kapsamında ve bu şekilde silahlı olarak yapılan toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin hukuka uygunluğu bulunmamaktadır. Bu haller, tamamen yasak kapsamında olup; ayrıca suç teşkil etmektedir.
Benzer nitelikteki düzenleme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 11. maddesinin 1. fıkrasında da yer almakta olup; sözleşme hükmüyle, herkesin barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahip olduğunun kabul edildiği görülmektedir. Görüldüğü üzere; söz konusu hüküm, Anayasal düzenleme ile doğru orantılı olup; hem kişi bakımından herkesi kapsamına almakta hem de toplanma hakkının barışçıl olarak kullanılmasını konu edinmektedir. Bu sebeple toplanma hakkının, barışçıl olmayan yol ve yöntemlerle uygulanmaması, silahlı, çatışmalı, kavgacı hallere dönüşmemesi, yaralama, öldürme, mala zarar verme ve sair suç teşkil eden eylemlerle yapılmaması zorunluluk arz etmekte; aksi hal ise, gerek iç hukuk sistemimizde gerekse uluslararası düzeyde korunmamakta ve yaptırıma tabi tutulmaktadır.
İçerik yönünden Anayasal düzenlemeyle eş/benzer nitelikte denilebilecek bir diğer düzenleme de, 2911 sayılı kanunun 3. maddesinde yer almakta olup; yasal düzenlemenin ilk fıkrasına göre herkes, önceden izin almaksızın 2911 sayılı kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Görüldüğü üzere; kanunda, silahsız ve saldırısız ifadesinin yanı sıra toplanma ve gösteri yürüyüşlerinin suç teşkil etmeyecek hareket ve davranışlarla yapılmasının gerektiği ifade edilmektedir. Bu kapsamda polise asit atılması, kamu kurumlarının ya da belediyelerin camlarının veya kapılarının kırılması, özel iş yerlerinin duvarlarına ve özel kişilerin sokaklardaki araçlarına zarar verilmesi, vatandaşın darp edilmesi tamamen yasaklı haller kapsamında olup, ayrıca suç teşkil etmektedir.
B. Bildirim Sistemi
1. Bildirim Sistemine İlişkin Açıklamalar
Hukuk sistemimiz yabancılar için izin sistemini kabul ederken, vatandaşlar için bildirim sistemini kabul etmektedir. Bu kapsamda 2911 sayılı kanun uyarınca yapılacak toplantılar, fiil ehliyetine sahip ve on sekiz yaşını doldurmuş, en az yedi kişiden oluşan bir düzenleme kurulu tarafından düzenlenmektedir. Bu kurul, kendi aralarından birini başkan olarak seçmekte ve diplomatik dokunulmazlıkları bulunan kişiler, düzenleme kurulu başkan veya üyesi olamamaktadır. Tüzel kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeleri ise, yetkili organlarının kararına bağlı olmaktadır.
Bu bildirimde; toplantının amacı ile yapılacağı yer, gün, başlayış ve bitiş saatleri ile düzenleme kurulunun başkan ile üyelerinin açık kimlikleri, meslekleri, ikametgahları ve varsa çalışma yerleri, belirtilmekle; bildirime yönetmelikte gösterilen belgeler eklenmektedir. Bu bildirim karşılığında gün ve saati gösteren alındı belgesi verilmesi zorunlu olup; bildirimin, valilik veya kaymakamlıkça kabul edilmemesi veya karşılığında alındı belgesi verilmemesi halinde, keyfiyet bir tutanakla tespit edilerek ihbar noter vasıtasıyla yapılmaktadır. İhbar saati, bildirimin verilme saati sayılmaktadır. Görüldüğü üzere; bildirim sisteminin izin sistemine dönüştürülmesine yönelik kötü niyetli veya yasaklayıcı yaklaşımlara karşı, açıklanan temel hak ve hürriyetin kullanımı noktasında tereddüde yer bırakmayacak nitelikte düzenlemenin yapılması ve bildirimin, noter kanalıyla ihbar şeklinde yapılmasının kabul edilmesi, son derece yerindedir. Zira aksi halde anayasal hakkın, keyfi şekilde engellenmesi, geciktirilmesi veya yasaklanması söz konusu olacaktır.
2. Anayasa Mahkemesi (AYM)’nin Konu Hakkındaki Görüşü ile Gerekçesi
Anayasa Mahkemesi’nce; toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin izne bağlanmasının, Anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olduğu açıklanarak; Anayasanın 13. maddesinde yer alan "Anayasanın sözü" ifadesinin, Anayasa metnini yani lafzını ifade ettiği; temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalelerin Anayasanın sözüne uygun olması şartının, özellikle Anayasanın çeşitli maddeleriyle getirilen ek güvenceler söz konusu olduğunda önem taşımakta olduğu; Anayasanın, çoğu durumda bir hak veya özgürlüğü yalnızca tanımakla yetinmeyerek onun kullanılmasını garanti........
© Hukuki Haber
