menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

AVUKATLIK MESLEĞİNE VE AVUKATLAR GÜNÜNE SAYGIYLA; “5 NİSAN AVUKATLAR GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN..”

7 1
saturday

Avukatlık mesleği, yargının üç sacayağından biridir. Aslında yargı; iddia, savunma ve hüküm olmak üzere bir bütündür. Başka bir anlatımla, bu üç koldan hangisi olmazsa, olmazdır ve bu halde ‘yargı olmaz’ dır. Zira bu kollardan her biri, diğerinin ikamesi olmayan, yeri doldurulamayan ve başka bir unsurla tamamlanamayan, kendine özgü hak, yetki, sorumluluk, yükümlülük ve görevleri olan yargısal fonksiyonlardır.

Tez, antitez ve sentez olarak da adlandırılması mümkün olan bu üç yargısal fonksiyonun sergilediği faaliyetler sonucunda, hepimizce beklenen nihai hedef olan ortak parantezin bulunması gerekmektedir. Bu noktada aranan en temel yegane müşterek amaç; elbette, adaletin tecellisidir ki; gerçekte vatandaşın da istediği tam olarak budur. Hatta çoğu kamusal talebin altında yatan çığlığın, “Adalet” söylemleriyle dillendirildiği ve pankartlara ya da yürüyüşlere konu olduğu görülmektedir.

Avukatın yeri, önemi ve değeri çok büyük olup; bu önem ve değerin, gerek yargının diğer erkleri ve onlara yardımcı birim ve görevliler gerek vatandaşlar gerekse bizzat meslek mensupları tarafından bilinmesi gerekmektedir. Yine bir meslekle, bir veya birden fazla sayıda meslek mensubunun hiçbir zaman özdeşleştirilmemesi de gereklidir. Zira meslekleri icra edenler, insanlar olup; mesleklerse, insanlardan daha üst bir kavramdır. Bu sebeple meslek kavramı, bir üst başlık ve adeta meslek mensuplarının ortak çatısı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu manada avukatlık mesleğinin anlam ve öneminin, öncelikle tüm avukatlar tarafından kavranması ve değerinin, yine avukatlar tarafından bilinmesi gerekmektedir. Zira 5 Nisan Avukatlar Günü, gerçekten de avukatlara özel bir gündür. Buna kimsenin bir diyeceği, elbette ki yoktur. Ama avukatlık mesleği, mesleği icra edenler kadar vatandaşı ve vatandaş olmayanı, tüm insanları, insanlık alemini yakından ilgilendirmekte ve doğrudan veya dolaylı olarak bir şekilde etkilemektedir. Zira avukatlık mesleği, yalnızca gelir elde etmeye dönük bir iş yahut faaliyet olmayıp aynı zamanda kamusal görev ve fonksiyonları içerir şekilde ve sıklıkla da kamu kurum ve kuruluşlarında icra ve ifa edilen bir yargısal faaliyet olarak sergilenmektedir. Gerçekten de 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca avukatlığın, bir kamu hizmeti ve serbest meslek olarak ifade edildiği görülmektedir.

Avukat; vatandaşın, yabancının, özel ve tüzel kişinin sesi, dili, özgürlüğü, hak arayışı ve yerine göre çığlığıdır. Bu kapsamda mesleğin; itibarının her durumda korunması, saygınlığına zarar getirilmemesi, gelecek nesillere aktarılırken özen gösterilmesi ve geride, onur ve gurur duyulacak, yapılası, hatta daha ötesi icra edilmeye müsait ve halk arasında temiz bir algıyla anılır halde miras bırakılmasına dikkat edilmesi gerekmektedir. Ancak ne yazık ki günümüzde aksi durumlarla da karşılaşılmakta ve kötü algılar, tüm meslek mensuplarını ve doğrudan mesleği etkisi altında bırakabilmektedir. Tıpkı uyarıcı ve/veya uyuşturucu madde taşıyıcılığı veya ticareti yaptığı iddiasıyla gündeme gelen, soruşturma ya da kovuşturma altında olan yahut bu kapsamda cezalar alan, bu sebeple takip halindeyken polisle çatışmaya giren, ceza infaz kurumlarına uyuşturucu/uyarıcı madde veya bu nitelikte hap sokan, sokmaya yeltenen, maddeyle giriş yapmayan çalışan; evli kimsenin evinde ölü bulunan, eşini aldatan kocanın sevgilisi olup da lüks plaza veya rezidanslarda yaşayan ve sonu cinayetle intihar arasında soru işaretleriyle biten, genelde sonları hep aynı ya da benzer nitelikte olan ve hüsranla neticelenen; fuhuş yaptığı izlenimi yaratır nitelikte yatak veya yatak odası önünde resimler çektirip internete yükleyen; müvekkiliyle birlikte suç işleyip de teknik takipler sonucu yakalanan ve tutuklanarak soluğu ceza infaz kurumlarında alan; yakalaması olan ancak avukat olmayan müvekkiline avukatlık cübbesi giydirip de bu müvekkilini x-ray cihazından yakalanmadan geçirerek adliyeye sokmanın ve kimliğini tespit edici cihazlardan kurtarmanın peşinde olan veya müvekkilinin avukatlık cübbesi giydiğini görüp de (o cübbeyi de ona kim bulmuşsa, her nasılsa [ ? ] ) sessiz kalan, “ama o, avukat değil” demeyen, avukatmış gibi (!) yapan; karşı vekalet ücreti alabilmek için haksız davaların peşinde koşan ve bu uğurda çeşitli pazarlıklar yapan, devlete karşı her ayaklanmanın sonunda banko sürekli aynı kişiler olarak ortaya çıkan kimselerde olduğu gibi..

Hakikaten de bu son hale ayrıca değinmek gerekir ki; her durumda ve ülkede kargaşaya dönüşen çok sayıdaki toplumsal olayda, aynı veya benzer ideolojileri temsil eden öyle kişiler görülmektedir ki; bu kişiler, farklı farklı senelerde olmak üzere, ceza evleri önünde cübbeleriyle yerlerde sürünmekte, sıklıkla coplanmakta veya biber gazı yemekte, toplumsal olaylara müdahale aracının (TOMA) önüne atlamakta, toplumsal olaylara müdahale aracını (TOMA) tutmakta, kolluk ve kamu gücü ile çatışmakta ve tüm bu ideolojik ve meslek dışı kişisel amaçlarla, sürekli olarak ve her durumda diğer tüm avukatlara haksızlık yapmakta ve bu amaçla da baroları (başkanlıklar, yönetim kurulları ve sair kurullar ile TBB’nin delegelik dahil koltuklarını) kullanmaktadır. Başka bir anlatımla, her durumda veya sıklıkla toplumsal kargaşa ve kaos hallerinde görülen ve anılan kimselerle, barolarda etkin ve yetkin olan kimselerin aynı kimseler veya aynı görüşte olan yakın arkadaşlar olduğu acı gerçeğiyle karşılaşılmaktadır. Ülkemizde birçok baronun, halihazırda tamamen ideolojik beyinlerin kullanımında ve esiri halinde olduğu, hep aynı veya benzer ideolojilere hizmet ettiği, ideolojik olaylarda avukatların susturulamayacağını söyleyen dillerin, konu, hukuki perspektif olduğunda başka avukatların değerli ve yerinde açıklamalarına karşı çıktığı, bilgili, deneyimli ve tecrübeli avukatları susturmanın peşinde olduğu, bu uğurda yönetmelik dahi çıkartıldığı, baro seçimlerinde ve özellikle de üç büyük ildeki barolarda sürekli olarak kavga ve gürültülerin patlaması ile avukatın avukatı yaraladığının dahi görülmesi ile çok sayıda hatta binlerce avukatın can ve mal güvenliğinin ve barolara güveninin kalmamasından ötürü oy kullanmaya da gitmediği ya da gidemediği dikkate alındığında; öncelikle avukatlık mesleğinin kıymetinin, mesleği icra eden avukatlar ve barolar tarafından istisnasız........

© Hukuki Haber