menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Romantize edilen tuzak: Tradwife akımı

8 0
14.03.2025

Romantize edilen tuzak: Tradwife akımı

Son yıllarda sosyal medyada popülerleşen tradwife (traditional wife – geleneksel eş) akımı, kadınların 1950’ler tarzında “evine ve eşine adanmış” bir yaşam sürmesini yücelten bir akım olarak dikkat çekiyor. Gündeme getirdiği nostaljik estetik, mutfakta geçirilen saatler, özenle düzenlenmiş evler ve eşlerini “kral” gibi ağırlayan kadın figürü, bazı kesimler tarafından feminenliğin ve “doğru” kadınlığın ideal hali olarak sunuluyor. Ancak bu akımın yüzeysel bir romantizm olarak sunulan bir tuzak olduğunu görmek hiç de zor değil. Arkasındaki sosyokültürel ve tarihsel bağlamı birlikte sorgulayalım isterim.


Tradwife savunucuları, kadınların ev içi rollere “doğal olarak” daha yatkın olduğunu ve modern iş hayatının kadınları yıprattığını öne sürüyor. Oysa tarih bize, kadınların zaten evde oturdukları zaman da yalnızca “evde oturan” kişiler olmadığını, tarlalarda çalıştığını, hayvan güttüğünü, fabrikalarda çalıştıklarını ve tüm bunların yanı sıra ev işleri ve çocuk bakımıyla ilgilendiklerini gösteriyor. 1950’ler nostaljisi ile anılan o “evde mutlu eş” imajı ise büyük ölçüde Amerikan rüyasına dair kurgudan ibaret.


1950’lerde kadınlar, savaş sonrası yeniden şekillenen Amerikan toplumunda, geleneksel rollere geri itildi. II. Dünya Savaşı sırasında sanayide ve iş gücünde aktif rol alan kadınlar, savaşın bitmesiyle evlerine dönmeye zorlandı. Oysa birçok kadın iş hayatında bağımsızlık kazanmış ve üretken bir birey olmanın tatminini yaşamıştı. Ev işlerine ve çocuk bakımına hapsedilen birçok kadının,........

© HTHayat