Etnik ve inançsal mücadele mi yoksa sınıfsal mücadele mi başarıya götürür?
İsmail Pehlivan
21. yüzyılda, inanç ve etnik kimliğin toplumların şekillenmesinde gerekenden fazla önem kazanması birçok sorunu da beraberinde getirdi.
Otoriter devletler bu toplumsal yapıları tehlikeli gördüklerinde müdahale ederek; baskı ve zulümle kontrol etmektedir. Kimliğe dayalı örgütlenme sorunlu bir alandır. Kısa sürede toplum desteği görse de uzun vadede sönümlenmeye yüz tutar.
Devletlerin militarist ve istihbarat teşkilatları inanç guruplarının ve etnik yapılanmaların içine sızarak, toplumu kışkırtarak provokatif eylemlerle görevlerini yerine getirmektedirler. Bu toplumsal yapıların iradelerinin dışına çıktıklarını gördükleri zamanlarda da katliamlara varan terörünü esirgememektedir. Devletin sahibi olan yöneticiler böyle bir durumda acıma ve hoşgörü anlayışından oldukça uzaklaşarak, iktisadi ve siyasi hegemonyasını teminat altına almak için her türlü yol ve yöntemi sakıncasız kullanmaktadır.
Bu tespitlerden de anlaşılacağı üzere mesele sınıfsal niteliklidir. Egemen sınıflar, kendi bekalarını güvence altına almak için ülkenin ezilen sınıflarını dil, din, etnisite farkı gözetmeksizin baskı ve sömürü düzeniyle tahakküm altına alarak adeta hayat hakkı tanımamayı esas almaktadır.
40 yıldır devam eden ve en az 50 bin yurttaşımızın canına mal olan Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki Kürt etnik savaşının başarı şansının ancak emperyalist güçlerle işbirliği yapmaktan geçtiğine evirildiği bir gerçek. Ülkenin güneydoğu ve doğusunda yaşanan olaylarda emperyalist devletlerin çıkarları söz konusudur. Son yıllarda emperyalist devletler bölgede egemenlik kurmak amacıyla Türkiye’ye karşı Ortadoğu’daki Kürt örgütleri ve Selefi teröristler ile işbirliğine giderek destek vermektedir. Bu örgütlerin silah ve teçhizatları emperyalist devletler tarafından karşılanmaktadır.
Selçuklu ve Osmanlı’yı geçelim, Türkiye Cumhuriyeti’nin 101 yıllık tarihine baktığımızda Anadolu Aleviliği inanç........
© HalkTV
