Cumhuriyet ve Aleviler
"Atatürk'tür Türkiye'nin ihyası
Kurtardı vatanı düşmanımızdan
Canını bu yolda eyledi feda
Biz dahi geçelim öz canımızdan
Sinesini hedef etti düşmana
Ölmüşken vatanı getirdi cana
Çekti kılıcını çıktı meydana
Gören ibret aldı meydanımızdan"
Aşık Veysel
Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu, Alevi toplumu için Osmanlı dönemindeki baskı ve dışlanmaya kıyasla, bir umut kapısı açmıştır. Laiklik ilkesinin benimsenmesi, Sünni çoğunluk baskısının azalması yönünde hayati bir koruma ve nefes alma olanağı sağlamıştır. Bu nedenle Aleviler için laiklik, yaşamsal bir öneme sahiptir ve Atatürk ile Cumhuriyet, koşulsuz bir destekle özdeş olarak görülmüştür.
Milli Mücadele döneminde Alevi toplumu, Mustafa Kemal Atatürk'e güçlü destek vermiş, vatan savunmasında aktif rol almıştır. Mustafa Kemal’in, en kritik dönemde dahi Hacı Bektaş Veli Dergahı'na misafir olması ayrı bir öneme sahip olsa gerek. Bu ziyareti sırasında kurulacak devlet şeklinin "Cumhuriyet" olacağı fikrinin ilk kez bu dergahta, dönemin Postnişini Cemalettin Çelebi ile aralarında geçtiği rivayet edilmektedir.
Cumhuriyetin getirdiği yurttaş kimliği, Aleviler için önemli bir adımdı. Artık onlar, "öteki" bir topluluk olmaktan çıkıp, Cumhuriyet'in öngördüğü yurttaşlık tanımı içinde yer alma fırsatı bulmuşlardı.
***
Ancak, Alevilerin inanç özgürlüğü ve Aleviliğin yasal bir çerçevede tanınması yönündeki temel beklentileri karşılanmadı. Devlet, azınlık hakları tanınan gayrimüslim yurttaşlar (Lozan) dışındaki herkesi, Sünni-Hanefi inancına mensup olarak gören bir anlayışı benimsemiştir. Örnek verecek olursam babamın nüfus cüzdanında Dini: İslam, Mezhebi: Hanefi yazıyordu. Bu durum, Aleviliğin resmi alanda yok sayılmasına yol açan kurumsal ayrımcılığın temellerini oluşturdu.
Alevilerin Cumhuriyet projesine verdikleri güçlü desteğe rağmen, ilerleyen yıllarda yaşadıkları hayal kırıklığı iki önemli hukuki adımda somutlaştı: Diyanet İşleri Başkanlığı ve Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Kanunu… Bu iki hukuki adımdan Aleviler önemli mağduriyetlere muhatap oldu.
Diyanet İşleri Başkanlığı (1924): Laik bir devlette Diyanet, sadece Sünni-Hanefi inancın resmi temsilcisi ve örgütleyicisi haline gelerek, diğer inançları kurumsal olarak dışladı. Aleviler, bu nedenle Diyanet'in yeniden yapılandırılmasını veya kaldırılmasını temel talepleri arasında saymaktadırlar.
Tekke ve Zaviyeler Kanunu (1925): Bu kanunla Cemevleri, dergâhlar kapatılmış; Alevi Ocakları yasaklanmıştır. Bu, Alevi inanç ve kültürünün aktarımını sağlayan kurumsal altyapıyı ve inanç önderlerinin (Pir, Mürşid, Rehber) örgütlü varlığını büyük bir darbeyle ortadan kaldırmıştır. Bu dönemden sonra ibadetler gözcüler kontrolünde gizli olarak ancak sürdürülebilmiştir. Bu kanun, Aleviliğin kentleşme sürecinde genç kuşaklara aktarılmasında da ciddi boşluklar yaratmıştır.
***
Cumhuriyet dönemi boyunca Alevilerin yaşadığı sıkıntılar, kurumsal ayrımcılıkla sınırlı kalmamış, aynı zamanda kitlesel........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein