Alevi kadroların çözümsüzlüğü!
İsmail Pehlivan
“Gel Talip, Pir’den rızasız yürüme
Sakın, seni üstadın kabul eylemez
Farkla dur, otur, mizanla yürü
Sakın, Sultan kapıda kul eylemez. ”
Şah Hatayi
Anadolu Aleviliği’nin toplumsal eşitliği öngören, inanışta ast, üst hiyerarşisini reddeden “Elele El Hakk’a” metaforu inançta ve yaşamda belirleyici önem arz etmektedir. Kadın erkek eşitliği de öğretinin bu temel anlayışından kaynaklanmaktadır. Pir, Mürşit, Rehber, Talip arasında bir ast-üst ilişkisinden söz edilemez. Onlar, Hakk’a ve halka karşı üstlendikleri sorumluluk ölçüsünde saygınlık kazanırlar.
Bir diğer metafor ise “bir olalım, iri olalım, diri olalım”dır. Bu metafor, kişide ve toplumda güven ve özgüven duygusunun ana gıdasıdır ve bin yıldır bu topraklarda Anadolu Alevileri’nin varlığını beslemektedir. Günümüzde bu anlayışın hayat bulacağı koşulların bulunmamasında Alevi örgütlülüğünün büyük bir etkisinin olduğunu göz ardı edemeyiz.
13. yüzyılda, Anadolu topraklarına barış güvercini olan Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin; toplumlara, topluluklara havalandırdığı “İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır” batıni felsefi düşünsel olgusu, o günden günümüze ışık tutmaktadır.
Alevi örgütlülüğünün bu üç temel metafordan ne anladığını sorgulamak gerekmektedir.
Anadolu Alevi Ocak Sistemi’nde temel ilke olarak kabul edilen “Elele El Hakk’a” düsturunun, günümüz Alevi örgütlenmesinde bir karşılığının olmadığını belirtmek gerekir. Cemevlerini elinde bulunduran derneklerin yöneticilerinin “Dede” olarak tanımlanan Pir, Mürşit ve Rehber’e karşı inançsal açıdan saygılarının olmadığı bilinmektedir. Saygıları olsa idi Dede’nin cemevindeki görevi yöneticilerin iki dudağı arasına sıkışmazdı. Bu nedenle gerçek Alevi Ocak Dedeleri........
© HalkTV
