menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Lozan'da İngilizlere bırakılan Kıbrıs'ın ''iltihak''ı nasıl olur?

20 0
22.10.2025

Kuzey Kıbrıs'ta evvelki gün yapılan 'KKTC Cumhurbaşkanlığı' seçiminde, Rum tarafıyla 'federasyon' teşkili görüşünü savunan Tufan Enhürman'ın -oylamaya düşük bir seçmen katılımı olmasının da etkisiyle- kazanması, açıktır ki, iki devletli bir sistemin kurulmasını isteyen Türkiye'nin hiç istemediği bir sonuçtu.

Ve dün Devlet Bahçeli Bey yaptığı konuşmada, 'KKTC Meclisi'nin Türkiye'ye 'iltihak/ katılma' kararı almasını istedi. Hatırlanacağı üzere, 'Antakya'/ Hatay Devleti'nin, 1937'de Türkiye'ye katılma kararı alması örneği de var.. Ama, o zaman, Antakya'nın Türkiye'ye katılmasına, Suriye'nin işgalcisi olan Fransa, Türkiye'de yapılan laik devrimlerin teşvik edilmesi ve ödüllendirilmesi adına sessiz kalmıştı..

'Bu vesileyle belirtmek gerekir ki, dün üniversiteli kardeşlerle sohbet ederken, gençler, bu 'iltihak' konusunun 'devlet aklı' olabileceğini ve 'Devlet Bey ve partisinin 'Cumhur İttifakı'nda bulunmasının, bu açıklamada etkili olabileceğini söylediler; hemen ardından da, 'Âbi, 'devlet aklı' denilen kararı kim veya hangi organlar oluşturur?' diye sormaktan kendilerini alamadılar.

Bu gibi sorular, hemen hemen her mahfilde de sorulur- sorgulanır.. Ama bundan, sanki, 'devlet aklı' denilen karar, görünmez, bilinmez veya 'derin devlet' lafzıyla anlatılan esrarengiz makamlarca alınıyormuş gibi bir mâna ortaya çıkar.

'Devlet aklı' denilen durumun, hele de zayıf yönetimlerde ve de zayıf yöneticilerin iktidarda olduğu dönemlerde dillere pelesenk olduğu mâlumdur.. Hele de, iktidar ve hükûmet etme organlarının, askerî darbelerle, isyan ya da ayaklanmalar neticesinde el değiştirdiği dönemlerde bu mâna ve isimlendirmeler daha bir gerçek olarak görülür- değerlendirilir.

Ama, bugün, Başkan Erdoğan'ın, hem 28 Nisan 2007'de olduğu gibi, askerî muhtıralarla sarsılmak, hem de 15 Temmuz 2016'daki kanlı askerî darbe teşebbüsüyle iktidardan uzaklaştırılmak istenmesi karşısında, milletin verdiği salâhiyet ve millî irade emanetinin gereklerini yerine getirmekte, -geçmişte örneği görülmemiş şekilde- canını ortaya koyarak, sergilediği şecaat ortadayken, 'devlet aklı'nı şekillendiren nihaî iradenin -beşer planında- kime aid olduğunu söylemeye gerek bile yoktur.

Ama, bu, yine de tek kişi iradesi veya yönetimi değildir. Hele de Allah ve İslam Milleti' karşısındaki mesuliyetinin şuûrunda, İslamî dikkati ve mesuliyeti olan bir kimse için, (Âl-i İmran-159 ve Şûrâ-38'den) 'Onlar, işlerini istişare ile yaparlar' mealindeki Kur'an-ı Mubîn emri devamlı bir kontrol mekanizmasıdır.'

*

Asırlarca Cenevizlilerin ve deniz korsanlarının Akdeniz'deki yatağı olan Kıbrıs adası, Emevîler zamanında birkaç kez fethedilmek istendi.. O seferlerden birinde, Hz. Peygamber........

© Haksöz