Özgür Aliya
Rahman'ın adıyla
"Müminlerden öyle erler vardır ki, Allah'a verdikleri söze sadakat gösterdiler." (Ahzab/23)
"İzzet Allah'a, resûlune ve müminlere aittir." (Münafikûn/8)
Aliya İzzetbegoviç:
1925 yılında Bosna Hersek'in Bosanski Samast şehrinde doğmuştur. Hayatı çocukken ailesinin göç ettiği Saraybosna'da geçmiştir. Ziraat ve hukuk eğitimi almış, avukatlık yapmıştır. İlk İslami eğitimini ailesinden alan İzzetbegoviç henüz 16 yaşındayken "Müslüman Gençler" örgütünü kurmuş ve daima aktif olarak İslami hareketin içinde bulunmuştur. Fikirleri sebebiyle komunist Yugoslavya rejimi tarafından 2 kez cezaevine girmiştir. Yugoslavya dağıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte demokratik eylem partisini kuran İzzetbegoviç 1990 yılında Bosna Hersek'in cumhurbaşkanlığına seçilmiş fakat başkanlığı sırasında küresel güçlerin desteğiyle başlatılan Bosna savaşını başkomutan olarak yönetmiştir. Dayton anlaşmasıyla biten bu trajedi sonrasında cumhurbaşkanlığına devam eden Aliya, 2000 yılında kendi tercihiyle istifa etmiş 19 ekim 2003 yılında rahmet-i rahmana kavuşmuştur.
Her insanın; uzak yakın, ölü veya diri geçmiş yada çağdaşı olsun farketmeksizin mutlaka bir rol modeli vardır, olmalıdır da.
Bir müslüman için örnek insanlar başta Resûller ve daha sonra onların davasını kendi şahitliği ile harmanlamış önderler hep varolmuş ve varolmaya da devam edecektir. Bu önderlerden biri Bosna cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç'tir. Rahmet-i rahman'a kavuşmasının 21. yılında onu müslüman nitelikleriyle zihnimizde tekrar zikrettik.
Onun en bilindik nâmı "Bilge Kral" 'dı. Şüphesiz bu vasfa sahip olması ne genç yaşında ilme verdiği emek ne de hukuk fakültesi mezunu olmasıydı. Lakin öyle anılmasının sebebi bilgisinin salih amele, doğru eylemlere, dik duruşa ve adalete dönüşmesiydi.
Batı diye tâbir ettiğimiz emperyal zihniyet, dünyanın öteki yakasını temsil eden müslüman ve mazlum coğrafyaları sömürmesini onları medenileştirmek adına yaptığı zulümleri manipüle etmeyi Bosna soykırımına ve dünya Aliya'yı tanıyana kadar az da olsa becerebilmişti belki ama bu sefer iş başkaydı. Gözlerine kestirdikleri müslümanlar, ortadoğu bataklığı dedikleri topraklarda kök salmamış,Kendi göbeğinde neşet etmişti. Onların gözüyle ayrık otu balkanların rahminde bir topluluk, o topluluktan da bir lider İslam'ın teslimiyet pınarından kana kana içerek büyümüştü.
"Dindarlığımı, annemin dindarlığına borçluyum." O dindarlık ve teslimiyetin adı İslam'dı. O batıyı içeriden yaptığı şahitlikle tanımlamış "Bunu unutma evlat, batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. Bugün ki refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı göz yaşı ve çektirdiği acılar üzerine kurulmuştur." batı zihniyetinin ciğerini bilerek yaptığı altın........
© Haksöz
visit website