Hz. Yûsuf Kıssasında Sabır, Affetme ve İlahi Rahmet
Bazen hayat bizi hiç beklemediğimiz bir yüzleşmeye sürükler. Geçmişin izlerini silmek istesek de bazı anlar gelir ki o izlerle hesaplaşmadan ilerlemek mümkün olmaz. Yûsuf 12/89.-90. ayetlerde de tam olarak böyle bir karşılaşmaya tanık oluyoruz. Yıllar önce kardeşlerinin ihanetiyle başlayan yolculuk, şimdi onların pişmanlıkla ve ihtiyaç içinde Hz. Yûsuf’un huzuruna çıkmasıyla devam ediyor. Hz. Yûsuf, vaktiyle kendisine yapılan haksızlığı dile getirirken sadece hesap sormuyor; aynı zamanda bir farkındalık ve tövbe çağrısında bulunuyor: “Siz câhillerken Yûsuf’a ve kardeşine ne yaptığınızı bildiniz mi?” (Yûsuf 12/89). Bu sorunun ardından kardeşleri artık inkâr edemeyecekleri bir gerçekle yüzleşiyor ve soruyorlar: “Gerçekten sen Yûsuf musun?” (Yûsuf 12/90). Aynı ayette Hz. Yûsuf’un cevabı ise her türlü acıyı Allah’ın ihsanına bağlayan bir teslimiyet ifadesiyle geliyor: “Ben Yûsuf’um, bu da kardeşimdir. Allah bize ihsan etti. Şüphesiz kim sakınır ve sabrederse Allah iyilik edenlerin ödülünü zayi etmez.” Öyleyse biz de Hz. Yûsuf kıssasının bu bölümünden hangi dersleri alabiliriz, hangi yüzleşmelere cesaret edebiliriz, birlikte bakalım.
Geçmişin Hesabı: Hz. Yûsuf’un Kardeşlerine Yönelttiği Soru
Yüce Allah’ın kuyudaki Hz. Yûsuf’a “Şüphesiz sen, farkında olmadıkları bir sırada bu yaptıklarını onlara haber vereceksin.” (Yûsuf 12/15) şeklinde vahyetmesinin gerçekleşme vakti geldi ve Hz. Yûsuf, kardeşlerinin gayet........
© Haksöz
