Geçmişin Gaybî Bilgilerinin Günümüze Kılavuzluğu
Kur’an kıssalarını sadece geçmişte yaşanmış olaylar olarak değil, bugünümüzü aydınlatan birer ilahi pusula olarak okuduğumda zihnimdeh ep aynı soru uyanır: Bu kıssa benim bugünüme ne söylüyor? Yûsuf sûresinin 102. ayetinde bu soruya bir kez daha cevap aradım; çünkü Hz. Yûsuf’un kardeşleri tuzak kurarken onların aralarında bulunmayan Hz. Muhammed’in (s), bu olayı bir şahit gibi aktarması, bana vahyin “görmeyen gözlere” nasıl bir ışık olduğunu düşündürdü. Gayb bilgisi yalnızca gelecekle ilgili değildir; geçmişin perde arkasını da ancak Allah’ın bildirmesiyle öğreniyoruz. Bu yazıda söz konusu ayetten hareketle Kur’an’ın tarihe nasıl tanıklık ettiğini ve bu tanıklığın günümüz inananları için ne anlama gelebileceğini samimi bir dille paylaşmak istiyorum; çünkü bu tanıklık sadece bir anlatı değil; inkârla, kuşkuyla ve tuzaklarla boğuşan bugünün insanı için de güçlü bir umut kapısıdır.
Vahyin Kaynağı ve Gayb Bilgisi
Hz. Muhammed (s), Hz. Yûsuf’un yaşadığı olaylara şahit olmamasına rağmen, vahiy sayesinde onları sanki yaşamış gibi aktarmıştır. Onun aktarımları elbette Ehl-i Kitap’tan elde ettiği bilgi kırıntıları değildir: “Bunlar, sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Sen onlar (kardeşleri) işlerine karar verip tuzak kurarlarken yanlarında değildin.” (Yûsuf 12/102). Ayette “Bunlar” ile kastedilen şey, Hz. Yûsuf’a ilişkin Yûsuf sûresinde........
© Haksöz
