menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Silahsız PKK: Geleceğe dair bir okuma

8 0
24.04.2025

Cumhuriyet Türkiye’sinin siyasal tarihi, merkezle çevre arasındaki yapısal gerilimlerin hiç bitmediği örneklerle dolu. Bu sarmalın en çetin ve çözülmesi en sancılı boyutlarından birini de Kürt meselesi oluşturur ve bu meselenin son yarım yüzyıllık kavşak noktalarında çoğunlukla PKK ismi karşımıza çıkar.

Türkiye’de 1970’li yıllarda faaliyet yürüten sol tandanslı Kürt örgütlerden biri de, Apocular ismiyle bilinen bugünkü PKK hareketidir. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Türk solunun muhtelif fraksiyonlarının kanatları altında faaliyet yürüten Kürt solu; süreç içerisinde yaşadığı bazı değişimler ve fikri ayrılıklar neticesinde Türk solundan ayrışarak DDKO, Özgürlük Yolu, Rızgari, KUK, Ala Rızgari, DDKD, T-KDP, Kawa, KİP gibi örgütleri kurdu. 1980 darbesi, Türk ve Kürt solunu ezip geçtiğinde, bu yapı istisnai bir şekilde ayakta kalmayı başarmıştı. Diğer örgütlerin büyük oranda tasfiye edilerek marjinalleşmelerine mukabil, PKK’nin 1978’deki kuruluşundan bu yana mücadele araçlarını, etkinlik sahasını ve kitle desteğini büyüterek gelmiş olması dikkat çekicidir.

PKK’nin, diğer Kürt sol hareketlerine kıyasla tarihsel süreçte etkisini artırarak günümüze ulaşabilmesi, lehte ve aleyhte — kimi zaman komplo teorisi sınırlarında — pek çok farklı yoruma konu olmuştur. PKK'nin bu stratejik dönüşüm ve yenilenme kapasitesi, bazı çevrelerde devletle örtük bir ilişki içinde olduğu yönündeki spekülasyonlara kapı aralamıştır. Özellikle Öcalan’ın yakalanmasından sonraki tavrı ve zaman zaman sergilediği uzlaşmacı dil, bu tartışmaları körüklemiştir. Fakat bir gerçek var ki, onlarca yıl farklı yöntemlerle etkisizleştirilmeye çalışılan bu yapı, artık görmezden gelinemeyecek ölçüde somut bir toplumsal ve siyasal gerçekliğe dönüşmüş durumda.

PKK'nin, Türkiye'deki çatışmalı ortamda kendi kazanımlarını artırarak geçirdiği bu evrimsel süreçte; dönemin politik, toplumsal ve bölgesel dinamikleri; devletin güvenlik politikaları, kimlik taleplerine karşı takınılan katı tutum ve bölgesel güç dengeleri gibi çok katmanlı etkenlerin de payı büyüktür. Bu yönüyle PKK, modern Türkiye’nin hâlâ çözülememiş yapısal problemlerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.

PKK, diğer sol-Kürt yapılar marjinalleşirken; örgütsel pragmatizmi, kitlesel taban yaratma kapasitesi ve şiddeti stratejik bir araç olarak kullanma becerisiyle öne çıkmıştır. PKK zaman zaman karşılaştığı tıkanıklıkları aşmak adına, isim değişiklikleri de dâhil olmak üzere radikal kararlar almıştır. Ancak dikkat çekici olan, bu tür krizlere yalnızca birer sorun olarak değil, aynı zamanda fırsata dönüştürülebilecek süreçler olarak yaklaşmasıdır. PKK, bu dönemleri çoğunlukla pragmatik bir yaklaşımla ele almış ve stratejik hamlelerle yönlendirmeyi başarmıştır.........

© Haksöz