PKK’nin feshi: Adalete ve kardeşliğe açılan kapı
Kırk yılı aşkın süredir Türkiye’nin siyasal ve toplumsal dokusunu derinden etkileyen bir çatışma döneminin sonuna tanıklık ediyoruz. PKK’nin silah bırakması ve kurumsal varlığını feshetmesiyle birlikte, sadece bir örgüt değil, uğursuz bir dönemin zihniyeti de geride kalıyor. Bu gelişme, bir yanıyla yeni bir paradigmanın önünü açan tarihî bir eşik; diğer yanıyla önümüzdeki kritik sürecin sorumluluğunu sadece hükümete değil; parlamento, sivil toplum ve bu ülkede adalet ve kardeşlik iddiası taşıyan herkese yüklemektedir.
1 Ekim’de TBMM’nin açılış oturumunda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin DEM Parti milletvekilleriyle tokalaşması ve yaklaşık iki hafta sonra partisinin grup toplantısında Abdullah Öcalan’a hitaben yaptığı “örgütünü tasfiye et” çağrısı, 27 Şubat’ta Öcalan’ın PKK’ye yönelik silah bırakma ve fesih çağrısı yapması beklentilerin ötesinde bir açılımın başlangıç noktası oldu. Sürecin en dikkat çekici ve belirleyici adımı, Mayıs ayının başında örgütün kongresini toplayarak resmî fesih kararı alması oldu. Cuma günü (yarın) ise bazı örgüt mensuplarının, sembolik de olsa bir merasim eşliğinde silahlara veda ettiklerini ilan etmeleri, uzun yıllar süren çatışma ve şiddet döneminin artık geride kaldığını gösteriyor. Bu gelişme, sadece bir örgütün değil, silaha dayalı siyaset anlayışının da sona erdiğini; aynı zamanda, toplumsal barışı tesis edecek adalet ve kardeşlik temelli yeni bir paradigma inşasının mümkün hâle geldiğini gösteriyor.
Öcalan, PKK’nın ortaya çıkışını, 20. yüzyılın sert politik atmosferine ve Kürt kimliğine yönelik inkâr politikalarına bağlamaktadır. Dünya savaşları, soğuk savaş ve reel sosyalist hareketlerin etkisiyle şekillenen bu dönem, PKK’nın ideolojik ve örgütsel zeminini şekillendirmiştir. Öcalan’a göre, bu bağlamda PKK’nın teorisi ve taktiği, dönemin devrimci modellerinden derin şekilde etkilenmiştir.
Ancak 1990’larla birlikte uluslararası sistemde yaşanan dönüşüm, Türkiye’deki demokratikleşme hamleleri ve Kürt kimliği meselesindeki yumuşama, örgütün işlevselliğini yitirmesine yol açmıştır. Öcalan, ifade özgürlüğündeki ilerlemelerle birlikte PKK’nın anlam krizine girdiğini ve tekrara düşmeye başladığını vurgulayarak, bu nedenlerle örgütün........
© Haksöz
