menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ramazan Bayramı Arafesindeyiz!...

9 0
28.03.2025

Ay takvimine göre ve hesapla bu Ramazanımız 29.uncu günü ile bitiyor. İnşaallah Pazar sabahı Îyd-ü Mübarek. Yani yarın nasipse, yapacağımız iftardan sonra Kur’an ve oruç ayı olan Ramazan’ı geride bırakıyoruz; Rabbimiz için ve kendi İslami olgunluk ve kemalimiz için üzerimize farz olan tuttuğumuz Ramazan orucunun rahmeti ve şükrü içinde Bayram namazıyla beraber Ramazan Bayramının sevinç günlerine adım atacağız inşallah.

Ramazan bayramımız şimdiden hayırlara vesile olsun. Rabbimize sayısız hamdlar ve şükürler olsun. Bayram manasına gelen “Îyd” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de bir kere Maide sûresinde geçmektedir ki o da Meryem oğlu İsa (a) ile havarilari arasında geçen müciz bir beklenti isteğini anlatan ayette geçmektedir: “Meyrem Oğlu İsa: ‘Ey Allah'ım, Rabb'imiz, gökten üzerimize bir sofra indir. Ki o sofra bizim için; öncemiz ve sonramız için bir bayram/Îyd olur ve Sen'den de bir ayet. Bizi rızıklandır ve Sen rızıklandıranların en hayırlısısın.’ dedi.” (5/114)

Ortak yönelim ve kazanımlarını sevinç içinde beraber kutlama psikolojisi ile değişik kavimlerin veya siyasi iktidarların bilindiği kadarıyla eski Mısır’dan beri farklı günlerde düzenledikleri, her yıl tekrarladıkları ve bayram olarak ihdas ettikleri günler vardır. Maide sûresinde geçen “Îyd” Arapça kelime olarak dönmek demektir. İslam kültüründe bu dönüş fıtrata dönüşü ve mutluluk yurduna yönelişi ifade eden toplumsal bir sevinç sembolüdür ki; bu şölen, fıtratla ve vahyi olanla buluşma çabalarımız nedeniyle büyük bir sevinci ve toplu bir şölen halini ifade eder.

Bayram günleri Süryanicede “ida”, İbranicede “ Mo’ade”, Farsçada “bezram”, Oğuz Türkçesinde “beyrem” olarak; Osmalıcada da “bayram” olarak ifade edilmiştir. Hepsinin ortak temasında “toplanmak, ulaşmak, ziyaret etmek, tekrarlamak” anlamları yer alır. İslami olmayan bayramların herhangi bir bereketi, gaybi ölçüsü ve manevi üstünlüğü yoktur.

Oysa Allah’ın Son Elçisi Muhammed (s)’in örnekliğinde İbrahim (a)’ın ikame ettiği salat ibadetinin yeniden uygulanması gibi; Resulullah’ın bayram konusundaki uygulamasının yani zamanı aşkın Sünneti’nin vahiy ile bağını, nass ile işaret edilen Musa (a)’ın sünnetinde belirginleşen Îyd günü veya günleri ile irtibatlandırabiliriz. Resulullah’ın sünnetinde yer alan zamanı aşkın iki Bayram uygulaması vardır. Birincisi oruç, rahmet, mağfiret, Kur’an, tezkiye ve sadaka/fitre ayı olan Ramazan ayının hitamı peşinden Ramazan Bayramı veya Fıtır Bayramıdır: (Îdü’l-fıtr). İkincisi Hacc ayı ve aylarında yaşadığımız --ki Bakara sûresinde belirtildiği üzre Hac, belirli aylardadır” (2/197) o da Kutüb-ü Sittede yer aldığı şekliyle Şevval ve Zîlkâde ayları ile Zîlhicce ayının ilk 10 gününde yaşadığımız (Tirmizî, Sünen, III, 272)-- Kurban Bayramıdır: (Îdü’l-adhâ).

Artık Ramazan hitama eriyor. Ramazan orucu ile bir ay boyunca cahili duygulara karşı korunma, tezkiye ile şahidlik ve adalet vasıflarımızı güçlendirmek, Talut’un askerleri gibi zorluk imtihanına takva içinde hazırlanmak (2/249), Kur’an ile bağımızı güçlendirmek ve mümince dayanışma ruhumuzu göğertmek ibadetlerini tamamlayabilmiş olma kazancının veya duasının sevinci içinde inşallah Pazar günü Bayrama ereceğiz. Salih amellere yönelişimizi, Kur’an talimini; fikri, sosyal ve siyasi tefekkürümüzü ve takvamızı güçlendirdiğimiz oruçlu olduğumuz Ramazan ayından on bir ay ayrı kalma zamanı geldiği için de hüzünlüyüz. Ramazan bayramı bu tür hüzünlerimizi teselli etmek için son ve toplu bir iftar sevincine ulaşmamızın da bir ifadesidir.

İnşaallah Ramazan ayı içinde yaptığımız ibadetler hem bizi geliştirmiş, fikri ve nefsi planda daha donanımlı hale getirmiştir, hem de inşallah bu ayda nefsimize yönelik eğitimimiz, kendimizi bilgi ve tavır itibariyle ahlaklandırmaya yönelik eğitimimiz; ayrıca sadaka, infak, dayanışma ve ziyaretlerle gösterdiğimiz ibadetler Allah katında ecir ve mükafata dönüşmüştür.

Bazı kimseler, inancımızın hakim olmadığı, Müslümanların kimliksel olarak yasaklarla, ekonomik olarak yoksullukla-açlıkla kuşatıldığı, bazı yerlerde de katliamlara maruz kaldığı bir dünyada sevinçli olarak nasıl bayram yapabildiğimizi sorabilir, düşünebilir.

Kur’an ve Sünnet’e dayanan fıkhi literatürümüzde Ramazan bayramı, oruç bayramı, fitre bayramı dediğimiz, Osmanlılarda “şükür bayramı” da denilen bu bayram tabii ki maddi ve siyasi kazanımlarımızla ilgili değildir. İman, dirayet ve ferasetimizin güçlendirilmesiyle ilgilidir.

İnşaallah........

© Haksöz