menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Düşmandan daha fedakâr olabilmek!...

13 0
03.10.2025

Kafirlerin ileri gelenleri dün de bugün de küçük bir azınlıktı ve hala azınlıktırlar. Ama gerek kurulu sömürü düzenlerini sürdürmek, gerek fikri veya mali olarak kitleleri, müstezafları kandırıp kontrollerinde tutmak konusunda en büyük düşmanları hak ve adalet çağrısını yapanlar, fıtrata ve İslam’a yönelenlerdir. Bu nedenle dün Resulüllah (s)’i duymak istemeyenler, onun tevhid ve adalet çağrısı karşısında gürültü çıkartanlar, bugün de işledikleri zulüm ve saldırılara karşı diz çökmeyen, teslim olmayan; hakka tutunmak için onur ve izzetini korumaya çalışanlara, özellikle özgürlük mücadelesinin bayrağını yükselten mücahidlere karşı iletişimde, ekonomide veya ateşli silahlarda en gelişmiş imkânlarıyla saldırmaktadırlar. Avuç içi kadar Gazze’ye atılan bombalar, Nagazaki ve Hiroşima’ya atılan bombaların toplamını çoktan geçti. Gazze etrafı Ashab-ı Uhdud gibi sarılmış her gün bombalanıyor, yakılıyor ve halk aç biilaç. Gazze’deki İslami ve insani direnişin önünü kesebilmek ve çağrılarını susturabilmek için başta ABD olmak üzere tüm küresel patronlar bütün enerjilerini ortaya koymakta ve her türlü masrafı yapmaktan kaçınmamaktadırlar. Enfal sûresindeki ayet açık: “Kafirler, Allah yolundan alıkoymak için mallarını harcarlar ve harcayacaklar da. Sonra, o mallar onlar için bir iç acısı olacak ve sonra yenilgiye uğrayacaklar. Kafirler Cehennem'de toplanacaklardır.” (8/36)

Benzer kuşatma Doğu Türkistan için de; Keşmir ve Myammar, Kafkasya ve Büyük Türkmenistan illeri için de söz konusudur. Kafirler İslami potansiyeli zapturapt altına alabilmek için Ümmet coğrafyasının göbeğine yerleştirdikleri Lojyoner Siyonizm birliğine mal, silah ve paralarını hesapsızca harcayabiliyorlar.

İnsanların fıtrî olan yaşama ve kimlik haklarını gaspetmek ve Allah yolundan alıkoymak için mal ve paralarını harcayanların hedefi tabii ki kendi dünyevi kazanç ve hegemonya çarklarının dönmesi, sömürü ağlarının güçlenmesidir. Muhammed Reşid Rıza’nın dediği gibi zamanımızda kafirler, selbî / olumsuz cihad-cehd ile insanları İslam’dan çevirmek, dinlerinden döndürmek yani fitne için yığın yığın para harcıyorlar. Selbî cihad kendi dinlerine yani kendi kimliklerine ve yaşam tarzlarına davettir. Bakın savaş sürerken İsrailliler diskolarda, plajlarda ve yazlıklarında nasıl da dünyevi zevk ve tatları yarıştırmaya devam ediyorlar...

Vicdanı ölmemiş olan dünyalılar Gazzeli, Filistinli direnişçilerin yardımına SUMUD Filosu gibi etkinliklerle destek verirken, milyonlarca mukaddesatçı ve muhafazakâr-dindar zaman zaman sadece amelsizce hayıflanıp duruyor.

İmanda öne geçen Türkiyeli Müslümanlardan sınırlı topluluklar ve dağınık gruplar sürekli eylemlerle, dualarla ve fedakârane infaklarıyla çabalarken; Gazze’ye destek eylemlerine aynı arzu ve devamlılığı, gerektiğinde işlerinin önüne geçirip yeterince destek vermeyen veya verme azmini öne geçirmeyen tevhidi birikim sahibi insanlarımız da oldukça fazla. Onlarda laf açılınca kurmay aklı kurgusuyla birçok şahidleşmeyen tasarı ve laf alabildiğine çok. Anlaşılan o ki onlar ya dünya işleri, her türlü alışveriş veya ekonomik koşturmaların peşinde yorulmuşlar akşam evlerinde televizyon izlerken ya da hafta sonları piknik yaparken veya haşemalı girecekleri deniz kıyısı ararken, yahut lüks yaşam tarzı telkinleri doğrultusunda yaptırdıkları yazlıklarında dinlenirken “kalben buğz etmek” tercihinin yeterli olduğu karinesiyle avunuyorlar. Yani neo-liberal ve ötesi yaşantı tarzları Müslümanları mesai olarak da, zihni ve kültür olarak da oldukça kuşatmış.

Ayrıca kapitalist cahili hayat tarzının aşıladığı refah, hız, eğlence ve tüketim kültürü konusuna eleştiri getirenlerin hatta keskin tenkid sahiplerinin, bu cahili sistem içinde imkânlı hale geldiklerinde parayla, mevkiyle, güçle olan sınavlarını nasıl kazanacakları da adaletle ilgili başka bir imtihan konusudur.

Tabii ki müminler, müstekbirlere nispetle mallarını, canlarını ve zamanlarını Allah yolunda feda etmek konusunda kafirlerden, içimizdeki Batılılaşmış veya yabancılaşmış güç sahiplerinden, zenginlerden daha önde ve öncelikli olmaları ve davranmaları gerekir. Tabii ki rengimiz, ana dilimiz, doğduğumuz coğrafya, anne ve babamız kaderimizdir; oysa dareyn için felaha, huzura yönelmek ve Ahiretteki yerimiz, kaderimiz değil amelî tercihlerimizdir. Bu konudaki sahih bilgilerimizi amelleştirdiğimiz oranda imanımız muhkemleşir; bağlı........

© Haksöz