menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dijital tufanın sosyolojik yıkımı -(Kayan ekranların kaydırdığı insanlık)

10 0
24.07.2025

Sosyolojik Yıkımın Dijital Gölgesi

Dijital teknolojilerin her geçen gün daha fazla hayatımıza nüfuz etmesiyle birlikte toplumun hemen her kesimi, çeşitli nedenlerle dijital platformlara yönelmekte; ticaretten siyasete, kültürden sanata, hatta bankacılığa kadar pek çok işlem artık ekranlar üzerinden gerçekleştirilebilmektedir. Ancak bu konfor ve hız, beraberinde özellikle çocuklar ve gençlerde bağımlılık denilebilecek boyutta bir ekran tutkusunu da beraberinde getirmektedir. Psikoloji literatüründe "davranışsal bağımlılık"1 olarak tanımlanan bu durum, bireyin ekran başında geçirdiği zamanla paralel olarak duygu regülasyonunun bozulmasına, sosyal ilişkilerinin zayıflamasına ve içe kapanmasına neden olmaktadır.

Bir yönden ekranların sunduğu sınırsız içerik bolluğu bireye konfor sunarken, kötü niyetli aktörler için de fırsatlar üretmektedir. Son yıllarda artan dijital dolandırıcılık, sanal fuhuş ve çevrim içi kumar gibi toplumsal ahlakı zedeleyen vakaların büyük bir bölümü ekranlar aracılığıyla yaygınlık kazanmıştır. Toplumun güven duygusunu sarsan bu gelişmeler, sosyolojik anlamda sosyal sermayenin aşınmasına neden olmaktadır.

Performans Öznesi

Kaydırmalı ekran içeriklerinin oluşturduğu hız ve haz döngüsü, bireyleri sürekli olarak bir sonraki uyarana yönlendirmektedir. Bu durum, Güney Koreli filozof Byung-Chul Han’ın “Enfokrasi” adlı kitabında dikkat çektiği üzere, bireyin "Performans Öznesi"2ne dönüşmesine neden olmaktadır. İnsanlar, artık yalnızca tüketici değil; aynı zamanda kendi yaşamlarının pazarlamacısı konumuna gelmektedir. Mahremiyetin yerini teşhir, derinliğin yerini yüzeysellik almakta, bireyler kendi hayatlarını sahneleyen birer figürana dönüşmektedir.

Byung-Chul Han’ın da belirttiği gibi, birey artık hem efendi hem köledir. Kendi yaşamını sürekli teşhir eden, bir projeye dönüştüren bireyler, özgürlük sanrısı içinde kendilerini sömürmektedir. Sosyal medyada doğru veya yanlış, iyi ya da kötü içeriklerin yegâne ölçütü artık “etkileşim”sayısıdır. Bu ise modern toplumda “ahlaki göreceliliğin” zirve noktasıdır.

İnsan Doğası Gereği Hazza Yönelir

Antik Yunan filozofu Epikür’ün “İnsan, acıdan kaçıp hazza yönelir” sözü, bugünkü dijital çağda anlamını daha da derinleştirmiştir. Ancak Epikür'ün haz anlayışı ile günümüz dijital hazzı arasında fark vardır. Bugünün hazzı, sığ ve tüketicidir; bir doyum değil, sürekli eksiklik üretmektedir. Çünkü bireyler artık dini ve ahlaki bir değer sisteminden değil, “beğeni” ve “takipçi sayısı” gibi yapay ölçütlerden beslenmektedir.

Ekranlar insanları sürekli dahi iyisi daha güzeli veya daha heyecanlısını arama yarışına sürükler. İşte tam da burada üretilen arayış güdüsü kişileri bir çeşit yoksunluk psikolojisine sürükler. Hep daha iyisi bir sonraki ekranda görülecek ümidi ekrandaki arayışı (kaydırma) teşvik eder. Ama bu arayışı noktalamak mümkün değildir. Onun için bu arayışın ürettiği yoksunluk veya eksiklik duygusu bir türlü nihayete ermez. Psikologlar “Her eksiklik veya yoksunluk giderildiği zaman haz verir.” demektedirler. Ekranlarda üretilen........

© Haksöz