menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yankı Görünmez El: Tanklardan daha sessiz, borsalardan daha güçlü

27 15
09.03.2025

Adam Smith’in görünmez el kavramını ilk duyduğumda pek çok insan gibi "Ne kadar da doğru" demiştim.

Baksanıza.

Ekonomi doğanın bir uzantısı gibi işliyor; serbest piyasa, arz ve talep dengesiyle tıkır tıkır çalışıyor; bireyler kendi çıkarlarının peşinden giderken aslında toplumun genel refahına da hizmet ediyor… Harika bir sistem.

Kâğıt üstünde, liberal ekonominin masal kadar huzur veren, saat kadar disiplinli bir hikayesi var.

Peki ya gerçekler?

Türkiye’de Yankı: Görünmez El dizisinin çizdiği tabloya bakarsak, bu güzel hikâyenin tam ortasına koca bir “ama” yerleştirmek gerekiyor.

Çünkü burada piyasa denen şey, suyun akışına bırakılmış bir dere değil; yukarıdan yönlendirilen, kanallara ayrılan, gerekirse önü barajlarla kesilen bir akıntı. Zavallı bir akıntı.

Türkiye’nin serbest piyasa hikâyesi, liberalizmin doğasına uygun olarak kendi kurallarını işleten bir yapı değil, daha en başından itibaren derin işbirliklerinin, perde arkası ittifaklarının ve suç ortaklığına dayalı ekonomik mühendislik projelerinin kontrolünde şekillendirilmiş bir tezgâh. Ve bu tezgâhın iplerini elinde tutanlar, bankaların, borsanın, kamuoyu imal eden medyanın ve iktidar oyunlarının da gerçek sahipleri.

Dizi, Türkiye’de ekonomi-politiğin en kritik dönemlerinden biri olan 28 Şubat sürecini mercek altına alıyor. Ancak olaya sadece askeri ve siyasi bir darbe penceresinden bakmıyor. Asıl dikkat çektiği nokta, o dönemde yaşanan güç mücadelelerinin ekonomi ve finans dünyasında nasıl yankılandığı. Ve burada ortaya çıkan bazı gerçekler var.

Türkiye’de Görünmez El Yok, Görünmez Çete Var

Smith’in “görünmez el”i, ideal dünyada arz ve talebin özgürce buluşmasını sağlarken, Türkiye’de bu el, baştan sona kontrol ediliyor. Üstelik öyle nazik bir piyasa regülasyonu gibi değil; bizzat emekli askerlerin, sermayenin ve medyanın iç içe geçtiği bir patronaj sistemiyle. 28 Şubat postmodern darbesi ise sadece başörtülü genç kızların eğitim hakkını elinden alan bir süreç değil, bu patronajın tecessüm ettiği bir dönem.

Yankı dizisinde, ekonomik gücün kimlerin elinde olduğu, bankaların yalnızca ekonomik kurumlar olmadığı, politikaların birer aracı haline geldiği açıkça gösteriliyor.

“Serbest piyasa” denilen şey,........

© Habertürk