menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sürecin seyri ve sorular: Bardağın dolu tarafı mı, boş tarafı mı?

28 1
17.01.2025

İsmi çözüm süreci olmayan ama barışa hizmet etmesi için gündeme getirilmiş olan terörsüz Türkiye vizyonuyla ilgili girişimin nasıl ilerlediği konusunda kafalar zaman zaman karışıyor.

Sahiden süreç Devlet Bahçeli’nin hatırına mı yürüyor? Bu mealde bir tespiti en son Akif Beki’nin köşesinde okudum.

Sonra Serbestiyet’ten Hilal Köylü’nün sorusunun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından cevapsız bırakıldığı bir video gördüm. Hilal Köylü “Silah bırakma çağrısı konusunda umutlu musunuz?” diye soruyor. Erdoğan sadece bakıyor, bakıyor. Soruyu cevaplamamayı tercih ederek geçip gidiyor.

Daha önce de Sırrı Süreyya Önder’in "Devletin iki farklı eğiliminden Öcalan'a iki farklı yaklaşım söz konusu" gibi bir ifadesi oldu. Kendisi DEM’in partilerle süreç görüşmelerini yapan ve İmralı’ya gidip gelen heyetinde. Dolayısıyla bu ifade anlamlı.

15 Ocak’ta partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullanıyor sonra: “Şayet gerekli çağrı yapılır, terör örgütü ve bağlantılı yapılar da adımları atarsa kazanan Türk’üyle, Kürt’üyle tüm Türkiye olacaktır” Ancak devamı var: “… Eğer örgüt çağrıya kulak tıkar ve ipe un sererse o zaman biz terörsüz Türkiye hedefimizi başka yöntemlerle gerçekleştiririz.” Kastedilen şu ana kadar kullanılan yöntemler olsa gerek.

Tam bu noktada Abdülkadir Selvi’nin köşesinde yazdığı şu satırları da hatırlamak lazım: “Erdoğan 'Ev hapsi, mev hapsi diye bir şey yok. Adamın kendisi de çıkmak istemiyor. Bunlar nereden çıkıyor? Af diye bir şey yok' diye yanıt vermiş. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’a dönerek 'Bunları halka anlatın' demiş.”

22 Ekim’de "Gelsin mecliste DEM grubuna konuşsun" teklifi, hali hazırda Anayasa Mahkemesi’ne yapılmış ve bekletilen ‘umut hakkı’ talebi başvurusunun bizzat MHP’li kurmaylar tarafından hukuki mülahazalara konu edilmesi derken, şimdi "Ev hapsi diye bir durum yok" noktasına gelinmiş gibi görünüyor. Kamuoyuna yapılmış açık bir konuşmada geçmiyor, tevatürle kamuoyuna iletiliyor da olsa, bunun şu ana kadar gerçekleşen ön kabulleri ters yüz eden bir durum olduğu reddedilemez.

Kafa karışıklığı yaratan bu tabloyu Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın şu cümleleri bir parça aydınlatıyor.

Lider talimatlarının örgüt üzerindeki etkisini sorgulayan Fidan, “Bu kadar sızılmış, manipüle edilmiş bir örgütün kendi liderlerinden gelen bir talimatla ilgili ne derece güçlü bir refleksi olabilir, bu başka bir sorun alanı.” diyor 11 Ocak’ta İstanbul’da medya temsilcileri ile yaptığı bir toplantıda. “11 yıl önce de aynı süreç yaşandı” diye devam ediyor ve “Geçmişte de örgüt liderliği talimat verdi, ‘silahları bırakın ve çıkın’ diye. Bu yönde bir çıkış başladı. Ancak daha sonra Suriye meselesi bahane........

© Habertürk


Get it on Google Play