Süreç DEM tabanını Cumhur İttifakı'na yakınlaştırır mı?
Türkiye, uzun yıllardır süren terörle mücadelenin farklı bir aşamasında ve bu süreçte her aktör kendi sınavını veriyor. Örgütün lağvedilme süreci yalnızca güvenlik açısından değil, aynı zamanda toplumsal psikoloji ve siyasi denklemler açısından da köklü değişimlerin habercisi.
Muhalefet cenahında sürecin, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden adaylığının önünü açabilecek bir anayasa değişikliğine zemin hazırladığı yönünde bir endişe hâkim. CHP başta olmak üzere muhalefet partileri, “Pazarlık yok, DEM’den istenen bir şey yok” ifadelerine rağmen, sürecin arka planında örtük bir siyasi mutabakat olduğu tezine sarılıyor. Ancak bu yaklaşım, kendi içinde paradoksal bir döngü yaratıyor: Kendi kehanetini doğrulayan bir siyasal konumlanış. Zira muhalefetin sürece dair geliştirdiği refleks, hem DEM Parti’yi hem de Kürt seçmeni bir tür “siyasi mecburiyet” içine sıkıştırabilir, savunma psikolojisine itebilir ve taşları yerinden oynatan da bu olur.
Yani, evet... Sürecin yankıları, yalnızca Ankara’nın koridorlarında ya da güvenlik bürokrasisinin satır aralarında değil; aynı zamanda muhalefet bloğunun ve özellikle DEM Parti’nin siyasal pozisyonunda da bir dönüşüme yol açabilir.
MUHALEFETİN İTHAM EDİCİ TUTUMU VE KENDİ KENDİNİ GERÇEKLEŞTİREN KEHANET MESELESİ
DEM Parti’nin eş başkanlarından Tuncer Bakırhan, bu tür suçlamalara sert bir dille karşı çıkıyor. Özgür Özel’in “400’ü buldurma, yeniden seçtirme” çıkışına karşı net bir cevap veriyor:
“Biz kimseyi yeniden seçtirme yanlısı değiliz. Kendimiz yönetecek bir perspektife sahibiz. Türkiye halkları kimi seçmişse biz saygı gösteririz. Yeri geldiğinde bu konularda bir tutum ortaya koyarız ama bunu kesinlikle kapalı kapılar ardında yapmayız, pazarlık yapmayız.”
Bu açıklama, DEM Parti’nin mevcut siyasi denklemde yalnızca bir “tercih nesnesi” olmaktan çıkıp, özneleşmeye dönük bir iddia ortaya koyduğunu gösteriyor. Ancak bu iddianın sahici bir karşılığı olup olmayacağı, örgütün lağvedilme süreciyle birlikte Kürt siyasi hareketi içinde........
© Habertürk
