menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Siyaset artık böyle bir şey mi?

28 1
16.02.2025

Siyaset tarih boyunca iktidar ve muhalefet, yönetim ve talepler, güç kullanımı ve itirazlar arasındaki dengeyi kurma sanatı olarak tanımlandı. Ama Türkiye’de son dönemde yaşananlara baktığımızda, “denge” kavramının yerini her geçen gün biraz daha “kontrol” kavramına bıraktığını görüyoruz. Kanunlar bir baskı mekanizması oluşturacak şekilde hizalanıyor ve sonuç: Kusursuz kontrol.

Öyle ki, bir astrolog olarak "Ben medikal durumları öngörebiliyorum" gibi irrasyonel bir iddiayla ortalarda dolaşmanız bile sizi korumayabilir. Tutuklanabilir, hesap vermek zorunda kalabilirsiniz.

Sorguyu çok merak ediyorum doğrusu.

- Sen ne yaptın?

- Kehanette bulundum.

- Yanlış. Çünkü göklerden gelen kararlar da artık bizde, öyle bir şey gelmedi, yalan söylüyorsun.

Hayır yani gerçekten, başka türlü nasıl geçebilir bu konuşma?

Tam da bu çerçevede, CHP içinde yaşanan gelişmeler ve iktidarın siyasi hamleleri, sadece partiler arası bir rekabetin ötesinde, Türkiye’de demokrasi, hukukun üstünlüğü ve özgürlükler açısından kırılgan bir yere geldiğimizi gösteriyor. Öte yandan muhalefetin en büyük partisi olan CHP, iktidarın oluşturduğu kontrol mekanizmasına ne kadar doğru araçlarla yanıt verebiliyor, işte orası şüpheli.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş bir zirve gerçekleştirdi. Parti içi ön seçimle cumhurbaşkanı adayını belirleme kararı alındı. Demokrasi adına olumlu bir adım gibi görünebilir. Ama gelin görün ki, karar daha duyurulmadan içinde bir çelişki barındırıyordu: Mansur Yavaş’ın ön seçime girmeyeceği biliniyordu. Yani bu yarış, başından itibaren “katılımcılığın simülasyonu”ndan ibaretti.

Peki neden? Cevap basit: Çünkü CHP, tabiatı gereği Ekrem İmamoğlu’na daha yakın duruyor. İmamoğlu da İstanbul’u kazandığı günden bu yana kendisini Türkiye siyasetinin merkezine konumlandırmaya çalışıyor. Mansur Yavaş ise sakin, risk almayan, pragmatik bir lider olarak, şimdiden böyle bir yarışın içine çekilmeyi gereksiz buluyor.

CHP’nin iç meselesi gibi görünen bu tartışma, aslında Türkiye’deki demokratik işleyişin de bir yansıması. Zira siyasi süreçler gerçekten şeffaf ve rekabetçi mi, yoksa sadece rekabetçi olduğu izlenimi mi yaratılıyor? sorusu önemli.

HEDEF CHP Mİ, YOKSA BİZZAT İMAMOĞLU MU?

CHP’li isimlere yönelik yargı süreçlerinin hız kazanması bu sorunun etrafında şekilleniyor. Hukukun, tarafsız ve bağımsız olması gereken bir mekanizma değil de, siyasetin bir uzantısı gibi çalıştırılması, Türkiye’de demokrasinin en büyük zaaflarından biri.

Ama burada enteresan bir ayrım var: Yargı baskısı doğrudan CHP’ye mi........

© Habertürk