menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Gerçeklikle yüzleşmek: Öcalan'ın çağrısı ve yeni dönem

35 15
28.02.2025

Tarih, bazen ideallerle gerçeklerin çarpıştığı kritik eşikleri önümüze koyar. Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrı, yalnızca bir örgütün dağılması değil, bir siyasal tahayyülün reelpolitik karşısında çözülmesidir. Bu açıklama, bir idealin yıkılışı değil, gerçeğin inkâr edilemez biçimde kendini dayatmasıdır.

Hegel’in meşhur sözü burada tam yerine oturuyor: “Gerçeklik akla uygundur, akla uygun olan da gerçektir.”

Öcalan’ın, mealen “Türkiye’deki demokratik standartlar silahlı mücadelemizi anlamsız hale getirdi” ve “siyasal hedeflerimiz gerçekliğe uygun değil” sözleri, işte tam da bu zorunluluğun ilanı. Çünkü artık, vaktiyle terör eylemleri icra eden bir örgütün kurucusu için bile, ne zamanın ruhu ne de sahadaki dinamikler ‘silahlı mücadele’ dedikleri tarzı sürdürmeyi rasyonel kılıyor.

Ancak mesele yalnızca şiddeti bir araç olarak görmekten vazgeçmekle sınırlı değil. Öcalan, çağrısında örgütün varlık gerekçelerinden biri olarak gösterdiği siyasal taleplerin de dayanaklarını kaybettiğini açıkça ifade ediyor:

“Demokratik toplum ihtiyacı kaçınılmazdır. Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olan PKK’nin; güç ve taban bulması, demokratik siyaset kanallarının kapalı olmasından kaynaklanmıştır. Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır.”

Bu cümle, yalnızca geçmişin bir muhasebesi değil, aynı zamanda bugünün ve yarının siyasetine yönelik olan kritik bir tespit. Öcalan, bir yandan örgütün varlığının otoriter ve dışlayıcı devlet pratikleri nedeniyle sürdüğünü ima ederken, diğer yandan yıllarca savunulan siyasal çözümlerin, yani bağımsızlık, federasyon, idari özerklik ve kültürel ayrışma tezlerinin, Türkiye’nin tarihsel ve sosyolojik gerçekleriyle örtüşmediğini kabul ediyor.

Bu, aslında örgütün yalnızca silahlı mücadeleyi değil, siyasal olarak inşa etmeye çalıştığı tüm paradigmayı da sürdürülemez bulduğunu gösteriyor. Yani mesele sadece çatışmasızlık değil, siyasal ve toplumsal çözüm önerilerinin de tamamen yeniden düşünülmesi gerektiğidir.

Ve çağrısını şu şekilde tamamlıyor:

“Demokratik uzlaşma temel yöntemdir. Barış ve demokratik toplum döneminin dili de gerçekliğe uygun geliştirilmek durumundadır.

Sayın Devlet Bahçeli'nin yaptığı çağrı, Sayın Cumhurbaşkanı'nın ortaya koyduğu iradeyle diğer siyasi partilerin malum çağrıya dönük olumlu yaklaşımlarıyla oluşan bu iklimde silah........

© Habertürk