Bu kez demokrasi sahiden barışa mecbur
2009–2015 arasındaki çözüm süreci boyunca, entelektüel çevrelerde sıkça şu cümle dile getirilirdi:
“Demokrasi olmadan barış olmaz.”
Barışın ancak temel hak ve özgürlüklerin, eşit yurttaşlığın ve hukukun üstünlüğünün tesis edildiği bir zeminde mümkün olacağı düşünülürdü.
Bugün ise tablo farklı.
Görünüşe göre demokrasi bu kez sahiden barışa muhtaç.
Çünkü ifade özgürlüğü, yargı bağımsızlığı ve siyasal katılımın temel koşulları giderek aşındı.
Son üç hafta oldukça hareketli geçti.
Sokaklar doldu, cezaevleri doldu, sık sık da insanların içi şişip gözleri doldu.
Bayram sonrası gençler meydanları terk etmiş görünse de, izler hâlâ taze.
Gözaltılarla bölünen hayatların, ifade özgürlüğüyle çatışan yargı pratiklerinin ve umutla öfke arasında sıkışan kalabalıkların içinden geçtik.
CHP’nin kurultayı içeride bir tazelenme çabasıydı belki.
Ama bu çaba, üzerindeki siyasal baskı bulutlarını dağıtmaya yetmedi.
Çünkü artık mesele yalnızca bir partinin yenilenmesi değil;
Türkiye’de siyasetin, düşüncenin ve temsilin var olup olamayacağı.
Tam da bu noktada iki gelişme dikkat çekti:
Devlet Bahçeli’nin Türk Gün gazetesinde yayımlanan yazısı ve
DEM Parti heyetinin........
© Habertürk
