Avrupa'nın güvenlik krizi Türkiye için avantaj mı?
Dünyanın huzursuz coğrafyalarındaki fay hatları derinleşirken, Avrupa’nın güvenlik algısı da sarsıldı.
14-16 Şubat 2025 tarihleri arasında gerçekleşen 61. Münih Güvenlik Konferansı, bu dönüşümün sahneye konulduğu bir platform oldu.
Zelenskiy’nin Türkiye ziyareti zaten yazmayı düşündüğüm konferansı nihayet kaleme almak için beni motive etti.
Zira, Ukrayna savaşı, Avrupa’nın savunma stratejileri, transatlantik ilişkiler, AB ordusu fikri ve küresel güç dengeleri konferansın öne çıkan başlıklarıydı. Ve en kritik mesele, Avrupa’nın Washington’un koruyucu şemsiyesinden mahrum kalıp kalmayacağı ya da kendisini şemsiyenin bağlayıcılığından kurtarıp kurtaramayacağıydı.
Avrupa’nın güvenliği artık Washington’un önceliği değil
Konferansın en hararetli oturumlarından biri, kuşkusuz Ukrayna meselesiydi. Volodimir Zelenskiy, Ukrayna’nın kaderi hakkında “başkalarının değil, bizzat Ukraynalıların söz sahibi olması gerektiğini” vurgularken, ABD ve Rusya’nın Suudi Arabistan’da müzakerelere başlayacağı bilgisi paylaşıldı. Yani, savaşın ana tarafları masaya oturuyor, buluşma için Suudi Arabistan seçilerek Muhammed Bin Salman taltif ediliyor ama Ukrayna masaya alınmıyordu. Ocak ayında Roma’da yapılan ‘Suriye’nin Geleceği’ konulu toplantıya Türkiye’nin davet edilmemesinden daha beter bir durumla karşı karşıyaydı Ukrayna.
Münih’te en dikkat çeken tartışma Avrupa’nın Rusya karşısında ABD desteği olmadan ayakta kalıp kalamayacağı konusuydu. ABD’deki yeni yönetimin, “Avrupa’nın güvenliği artık Washington’un önceliği değil” mesajını vermesi, Avrupa ülkelerinin savunma harcamalarını artırma ve bağımsız askeri stratejiler geliştirme ihtiyacını gündeme getirdi. Ancak, bu bağımsızlığın gerçekten sağlanıp sağlanamayacağı meçhul.
Tarihin cilvesi mi denir, yoksa........
© Habertürk
