menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

David Lynch: Bilinçdışının ressamı

32 0
21.01.2025

16 Ocak günü 78 yaşında hayatını kaybeden Amerikalı yönetmen David Lynch, günümüz sinemasında derin izler bırakan, sadık hayran kitlesine sahip özel bir sinemacıydı.

Ressamlığını bilmeyen yoktur. Müzisyenliği daha az bilinir. Onu yakından takip edenler,hayatının bazı dönemlerinde fotoğraf ve tasarımla uğraştığını; 2006’da transandantal meditasyonla ilgili düşüncelerini içeren “Catching the Big Fish: Meditation, Consciousness, and Creativity” başlıklı özyaşamsal nitelikler taşıyan bir kitap yazdığını da bilirler.

David Lynch 2000’li yıllarda, en azından belirli bir dönem interneti de düzenli şekilde kullandı. “Weather Report” adını verdiği günlük videolarını yıllarca sürdürdü. Sağlığı el verdiği sürece müzik videoları ve kısa filmler çekmekten geri durmadı. Çok yönlü, üretkendir sanatçıydı. Ama en çok, konulu uzun filmleri ve efsane TV dizisi “İkiz Tepeler” (Twin Peaks / 1990 - 1991) ile tanındı.

Bana sorarsanız, onu geniş kitlelere tanıtan “İkiz Tepeler” ve sinemadaki en başarılı işleri olarak anılan “Mavi Kadife” (Blue Velvet – 1986), “Vahşi Duygular” (Wild at Heart – 1990), “Mulholland Çıkmazı” (Mulholland Dr– 2001), buzdağının görünen kısmı gibidir. Çünkü tüm eserleri bir şekilde birbirlerine bağlıdır. Hepsi birbirinin çözüm anahtarıdır.

Sözgelimi, ilk uzun filmi “Eraserhead”i(1977), filmografisinin “kara koyun”u olan “The Straight Story”yi (1999), gençlik yıllarında çekmeye başladığı kısa filmlerinin en azından bir kısmını seyretmeden vetransandantal meditasyon hakkındaki fikirlerini bilmeden, David Lynch’in sinemacı olarak eksiksiz bir portresini çizmenin zor olduğunu düşünürüm hep.

“Eraserhead”in kasvetli, ürpertici karanlığı ile “The Straight Story”nin duygusal naifliği arasındaki mesafe, ilk bakışta kapanmayacak kadar uzak görünür. Korku öğeleri içeren “Eraserhead” her şeyiyle bir “gece yarısı filmi”dir. Ayrıca olup biten her şeyin açıklanmadığı, alışılmışın dışında gizemli bir hikâyesi vardır. Analizlerine, yorumlarına baktığınızda gerçeküstücülükten Kafka’ya kadar uzanan hayli geniş bir alanda herkesin kendine göre okuyup çözümlediğini görürsünüz. Adı üzerinde son derece düz bir hikâye anlatan “The Straight Story” ise onun yanında su damlası kadar berraktır. Kardeşini görmek üzere çim biçme makinesiyle yola çıkan yaşlı adamın duygusal deneyimleri gözlerimizi yaşartır. Film kalbimizi kazanmakta hiç zorlanmaz. Ne anlattığı ne söylediği belli, içimizi ısıtan........

© Habertürk