Bodoslama diplomasi
Avrupa’ya çıkarma yapan “Trump’ın bütün adamları” bir hafta içinde kıtayı kum torbasına çevirdi. “Washington’daki tek adam” görüntüsüne rağmen her biri özgül ağırlıkla ayak bastı; farklı damardan geldiklerini kanıtlamak istercesine diplomatik retorikten çok kabadayı lisanıyla sersemlettiler, kızdırdılar. Takımda kimler vardı? Başkan Yardımcısı J.D. Vance, Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Savunma Bakanı Pete Hegseth, Rusya ve Ukrayna özel temsilcisi Keith Kellogg. Dolambaçlı diplomatik manevralara girişmeden direkt konuştular. Kellogg, Avrupa’ya “Ukrayna barış masasında siz yoksunuz” dedi mesela.
Brüksel’de NATO karargahından Münih Güvenlik Konferansı’na uzanan trafikte ana tema Ukrayna savaşıydı ama yeni Amerikan bakış açısıyla Avrupa’nın demokrasi ve özgürlük değerleri, varoluş idealleri sorgulanır hale geldi.
Avrupa medyasındaki kimi yorumculara göre Trump yönetiminde her kafadan bir ses çıkıyor. Ama Trump’ın yüksekten el açıp kaos yaratarak istediğini elde etme stratejisini izleyen mini-Trump’larla karşı karşıya olduklarını anlamaları gerekiyor. Şimdi Trump, Avrupalı müttefiklerini ticaret savaşıyla köşeye sıkıştırırken diğer yandan Putin’le flört etmek suretiyle müzakere masasından dışlanma alarmıyla baş başa bırakıyor; Başkan’ın adamları ise sahada kafaları iyice karıştırmış bulunuyor.
WASHINGTON’DA YENİ ŞERİF
Trump’ın sırf Meksika Körfezi’ne Amerika Körfezi demiyor diye AP ajansına Beyaz Saray ve Air Force One yasağı getirmesi, adamının Avrupa’yı sansürcülükle suçlamasına engel olmadı mesela. Başkan Yardımcısı J.D. Vance Münih Güvenlik Konferansı’nda Avrupa’ya, “Sovyet usulü ‘yanlış bilgi ve dezenformasyon’ damgasıyla sosyal medyaya sansür getiriyorsunuz. Kürtaj karşıtlarına, gazetecilere baskı uyguluyor, farklı düşünenleri susturuyorsunuz” dedi. Düzensiz göçle mücadeleyi beceremediklerini de söyledi.
Vance’in merakla beklenen konuşmasında ne Ukrayna ve Gazze’nin geleceği, ne de Amerikan birliklerinin Avrupa’dan çekilmesine dair mesajlar vardı. Oysa Trump ve Putin telefonda Ukrayna’yı konuşalı henüz iki gün olmuştu; anlaşma masasında Kiev hangi tavizleri vermek zorunda kalacak, Avrupalı müttefikler hangi rolü üstlenecekti? Trump’ın “Avrupa kendi savunmasını güçlendirmeli” nakaratını tekrarladı, o kadar. Ukrayna sözcüğü sadece iki yarım cümlede geçiyordu.
Bunların yerine “Ortak değerlerden söz etmek istiyorum” dedi Vance ve girişti: ABD ile Avrupa arasındaki ortak değerlerin varlığı pek kuşkuluydu, Avrupa’ya yönelik en büyük tehlike Rusya, Çin veya herhangi bir dış aktörden değil, içeriden geliyordu.
Konuşması 23 Şubat Almanya seçimine ramak kala aşırı sağcı ve göçmen düşmanı AfD’ye verdiği destekle manşetlere çıktı ki, doğruydu açık açık “Brandmauer”i eleştirdi. AfD’nin adını direkt anmadı ama “Milyonlarca seçmenine ‘senin düşünce ve kaygıların, taleplerin geçersiz ve değersizdir’ diyen hiçbir demokrasi varlığını sürdüremez. Demokrasiyi ayakta tutan kutsal prensip halk iradesidir, yangın duvarlarına yer yoktur” dedi. Sonra da seçim anketlerinde ikinci sırada yer alan AfD’nin eş başkanı Alice Weidel ile bir araya gelerek desteğini pekiştirdi.
Vance, Washington’da artık yeni bir şerif iktidarda diyordu, ancak bu şerif sağ popülist ajandaya uygun adım atmayan Avrupa’ya iyi gözle bakmıyordu. Mesela Romanya seçimlerinin, Moskova parmağı karıştığı iddiasıyla iptal edilmesi halk iradesinin hiçe........
© Habertürk
