Geç kalmışlık yanılsaması; Kalan ömrünüzün en genç çağındasınız
Hemen her insanın hayatının bir döneminde zihninde yankılanan bir fısıltı vardır: “Artık çok geç.” Bir dil öğrenmek için, kariyer değiştirmek için, hatta daha sağlıklı bir yaşam tarzına başlamak için… Kendimize sürekli olarak, ideal başlangıç anını kaçırdığımızı söyleriz. Oysa sosyal medyada karşıma çıkan o bilge cümle, bu evrensel iç sesi müthiş bir psikolojik gerçeklikle çürütüyor: “Her zaman başlamak için geç kaldığını düşüneceksin, fakat kalan ömrünün en genç yaşındasın.”
Bir uzman gözünden bu cümle, sadece motive edici bir söz değil, aynı zamanda bilişsel psikoloji, gelişim psikolojisi ve şimdiki an farkındalığı gibi birçok temel kavramın damıtılmış bir özetidir.
”Geç kaldım” inancı, genellikle birkaç psikolojik sürecin birleşimiyle ortaya çıkar ve bizi eylemsizlik döngüsüne hapseder:
a. Bilişsel Çarpıtma ve Mükemmeliyetçilik Tuzağı
Zihnimiz, olayları olduğundan daha katı görmeye eğilimlidir. “Eğer 25 yaşında başlamadıysam, asla başarılı olamam,” şeklindeki düşünce, bir bilişsel çarpıtma örneğidir. Mükemmeliyetçilik, bu inancı besler: Eğer ilk seferde ya da erken bir yaşta kusursuz başlayamayacaksak, hiç başlamamak daha iyidir yanılgısına düşeriz.
b. Sosyal Karşılaştırma ve Pişmanlık Yükü
Sosyal medyada gördüğümüz “vitrinler,” kendi hayatımızın arka planıyla kıyaslandığında yetersizlik hissi doğurur. Bu Sosyal Karşılaştırma Teorisi, hayatın tek bir doğru zaman çizelgesi........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein