menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni Faşizm: Maskesiz, bayraksız, alkışlı

6 1
22.04.2025

“Faşizm geri mi döndü?” sorusu yanlış. Çünkü bu yeni rejim, geri dönmedi. Hiçbir yere gitmedi ki. Sadece kılık değiştirdi. Şimdi o, kürsülerde değil trend listelerinde yaşıyor. Bastırmıyor; alkışlanıyor. Yasaklamıyor; yönlendiriyor. Cezalandırmıyor; linç ediyor. Yüzü görünmüyor ama etkisi her yerde. Ve en önemlisi: Artık devlet eliyle değil, toplumun eliyle işliyor.

Klasik faşizm, Mussolini’nin göğsünde, Hitler’in çığlığında, Franco’nun yumruğundaydı. Sertti, kanlıydı, buyurgandı. Devlet, mutlak otoritesini her gün daha da yükselterek kuruyordu. Muhalifler ya zindandaydı ya mezarda. Kitaplar meydanlarda yakılıyor, fikirler “vatan haini” yaftasıyla susturuluyordu. Düşünmek, devlete karşı suçtu.

Ama artık kitaplar yakılmıyor. Yazarlar linç ediliyor. Farkı yok: Yangın hâlâ aynı.

Geçmişin otoriter rejimleri, gücü doğrudan merkezden uyguluyordu. Şimdiki yapıysa daha rafine, daha sinsi. Artık bir polis değil, bir “hashtag” susturuyor seni. Bir yasa değil, bir linç grubu cezalandırıyor. Ve korkunç olan şu: Bu kez, faşizmi devlet değil, sokaktaki sıradan insan taşıyor omuzlarında. Kimi zaman bir öğretmen, kimi zaman bir taksi şoförü, kimi zaman bir Twitter fenomeni. Hepsi aynı düzene hizmet ediyor ama kendilerinin “özgürlük savaşı” verdiklerine inanıyorlar.

1950’lerde McCarthy dönemi Amerika’sında komünist avı vardı; şimdi “duyarsız”, “karşı tarafçı”, “yeterince bizden olmayan” ya da “yanlış düşünen” avı var. O zaman FBI fişliyordu, şimdi ekran görüntüleri, anonim hesaplar, WhatsApp grupları ve yorum kolajlarıyla infaz yapılıyor. Sadece ne söylediğin değil, neyi söylemediğin de suç sayılıyor. Türkiye’de ise artık linç, sabit bir grubun değil; gündemini sürekli değiştiren, kimlik üstüne kimlik giyen bir kalabalığın işi. Bir gün “kadın düşmanı”, ertesi gün “millî değerlere aykırı”, başka bir gün “duyarsız elit” ilan ediliyorsun. Ne söylediğinden çok, kimin hoşuna gitmediğin önemli hâle geldi.

Bir tweetle işinden olabilirsin. Bir video yüzünden kariyerin bitebilir. En acısı da şu: O tweet on yıl önce atılmış olabilir. O video montaj olabilir. Kimse bağlama, niyete, tutarlılığa bakmıyor. Çünkü bu çağda infaz, delil değil; linç ihtiyacıyla başlıyor. Bir komisyonun değil, kitle psikolojisinin karar verdiği infazlar yaşıyoruz. Mahkeme yok. Savunma hakkı yok. Duruşma günü yok. Ama infaz saati tam zamanında: Prime time’da, toplu bir çöküşte.

Ve bu yeni faşizm, halkın bizzat katıldığı bir ritüel. Sadece yönetici değil, izleyici de suç ortağı. Sessiz kalan da dâhil. Orwell’in 1984’ündeki gibi değil; çünkü burada “Büyük Birader”........

© Haberton