Okuyormuş gibi yapıyoruz
Araştırıyormuş, dinliyormuş, anlıyormuş gibi davranıyoruz sadece. Herkesin elinde bir kalem, bir klavye, bir hesap. Herkesin anlatacak bir hikâyesi, paylaşacak bir düşüncesi var ama bu kadar çok sesin içinde artık kimse kimseyi duymuyor.
Yazmak, bir zamanlar anlam arayışının bir biçimiydi. Şimdi ise bir varlık bildirimi haline geldi. “Yazıyorum, öyleyse varım.” Cümlelerin, kelimelerin, düşüncelerin yerini artık görünür olma arzusu aldı. Bir düşünceyi paylaşmıyoruz; kendimizi onaylatıyoruz. Bir fikri tartışmıyoruz; varlığımızı tescillemeye çalışıyoruz.
Kelimeler artık birer üretim malzemesi; fikirler banttan geçiyor, hızla paketlenip sunuluyor. Tüketilmek üzere. Ne kadar derin olduğunun önemi yok; önemli olan ne kadar dikkat çektiği. Bu yüzden herkes üretiyor. Düşünce bile artık bir meta. Bir de bazıları tutturmuşlar: “Yapay zekâya yazdırmışsın.” Ne yani, insan beyni artık kendi fikirlerini üretemeyecek kadar mı acizleşti? Kendi insani duygularını yansıtamayacak kadar mı yapaylaştı? Yapay zekâya mı muhtaç kaldık? Böyle diyenleri gerçekten anlamıyorum. Yazık! Çok yazık. İnsanı........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d