Bir Lider ve Bilge: Turgut Özal…
Türkiye’nin Ufkunu Açan Bir Lider ve Bilge: Turgut Özal…
Değerli dostlar 17 Nisan 1993 Türk halkının gönlünde ilk “Sivil Cumhurbaşkanı” olarak yer etmiş Turgut Özal’ın ölüm tarihi. 32 yıl oldu aramızdan ayrılalı. Yaşadığı dönemde günlük ve kısır siyasi çekişmelerle kendisini eleştirenler dahi bugün “O’nu özleyenler” arasında…
Vefat yıldönümü münasebetiyle pek çoğunu belki ilk kez bu yazıdan okuyabileceğiniz Cumhurbaşkanı sıfatıyla (Bu önemli çünkü daha tarafsız ve objektif olduğu, daha samimi ifade ettiği görüşleri bunlar) çeşitli yerlerde yaptığı konuşmalardan “aynen” aldığım bazı bölümleri sizlere hediye etmek istiyorum.
Ülkemizin bugün geldiği noktada çok önemli temelleri atmış Rahmetli ve Sivil Cumhurbaşkanımızı hiç unutmayacağız. Ruhu şad, mekanı Cennet olsun….
ÜÇ TEMEL HÜRRİYET
"Diğer önemli bir konu da, geçen yıl Cumhurbaşkanlığı yemin töreninde yine yüce Meclisimizin önünde söylediğim gibi, üç temel hürriyetin geliştirilmesi ve korunmasıdır.
Bu hürriyetler;
- düşünce hürriyeti,
- din ve vicdan hürriyeti ve
- teşebbüs hürriyetidir.
Bu hürriyetler uygar dünyanın önde gelen ülkeleri arasında layık olduğumuz yeri almamızın vazgeçilmez şartı olduğunu unutmamamız gerekir.
Ancak bu hürriyetlerin geliştirilip, pekiştirilmesi sayesindedir ki toplumumuzda serbest ve ileri düşünceye gem vuran bir takım tabuların yıkılması mümkün olabilecektir.
(Turgut ÖZAL, T.B.M.M.'nin 18. dönem 4. yasama yılının açılışında yaptıkları konuşma, 1 Eylül 1990 Ankara)
BİNA YAPMASINI DAHİ BİLMİYORDUK VE HEP O EZİKLİK
"Gene Safahat'ta Mehmet Akif diyor ki; dışarıya birçok adamlar yolladık, bunlardan da bir şey çıkmadı. Bir tersane işi, bir deniz işi oldu mu hemen İngilize müracaat, bir köprü tamiri gerekti mi, Belçika'dan kalfa gelir, diyor. Sanayiyi sorarsanız, Bürüksel'de Berlin'de, Manchester'dedir, diyor. Tabii, baktığınız zaman Türkiye Cumhuriyeti kurulurken aynı şartlara rastlıyorsunuz. Cumhuriyetin ilk başlarında Ankara'da ki eski binaları (Ziraat Bankası, İş Bankası gibi bunların hepsini) yabancılar yapmıştır. Hayır, biz yapmadık, onlar yaptılar. Demek ki, bina yapmasını dahi bilmiyorduk.1930'lu yılları, 1933'ü iyi hatırlıyorum. Cumhuriyetin 10. yıldönümünü hatırlıyorum. Tabii heyecanla kutladık. Biz çocuktuk o tarihlerde, ama hep içimizde bir eziklik vardı. Bütün hayatımız boyunca, yani üniversiteyi bitirinceye kadar, hatta bir müddet daha sonra hep o ezikliği hatırlıyorum”
(Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın Ankara Atatürk İlkokulu'unda yaptığı konuşma, Balıkesir, 18 mart 1990)
BATI KARŞISINDA EZİK BİR MİLLET VE DIŞARIYA GÖNDERDİĞİMİZ SOYSUZLAR.
"Kabul etmek lazım ki, Osmanlı imp. 1900'lü yıllara girerken büyük bir çöküntü içinde idi. Safahat’ı okuduğunuz zaman orada da o çöküntüyü bizzat görmek mümkün...
...Türk unsuru üçüncü sınıf vatandaş. Birinci ve ikinci sınıf olanlar, en zengin olanlar azınlıklar. En fakir, hiçbir şeyi olmayan, aynı zamanda eğitimi de olmayan bir Türk unsuru görüyorsunuz. Türk Milletinin bir nevi o tarihten itibaren azınlıklara Batı'ya karşı büyük bir ezikliği var. Tabii O Batıya karşı ezikliğimiz, aynı ülkenin içinde asırlarca beraber yaşadığımız azınlıklara da tesir etmiş, onlar da sizi küçük görmeye başlamışlar. Memlekette bir Doğu-Batı, meselesinin münakaşaları o yıllarda başlamış. Bugün dahi aynı münakaşalar var. O yılarda incelediğimiz zaman görülüyor. Nitekim Safahat'ta Mehmet Akif "paralar verip, çok kimseyi dışarıya tatile göndermişiz, bir kısmı soysuz çıktı" der."Geldi, her şeyimizi değiştirmeye kalktı. Doğru bildiğimiz işleri de değiştirmeye kalktı. Aslında bizi Ruslaştırmak isteyenler........
© Habername
