İman ve Ahlâk Medeniyeti
Bir toplumun gerçek gücü, ne servetinde ne de silahında gizlidir.
Onu yücelten ya da çökerten şey, ahlâkıdır.
Tarih boyunca nice medeniyetler, ilim ve sanat bakımından yükselmiş; fakat ahlâk çökünce, temelleri içten dağılmıştır.
Bugün de insanlığın asıl krizi, ahlâkın imanla bağının kopmasından kaynaklanıyor.
Bediüzzaman Said Nursî’nin ifadesiyle:
“İman, insanı insan eder; belki insanı sultan eder.” (Sözler)
Demek ki iman, sadece bir inanç değil; insanı inşa eden, hayatı anlamlandıran, ahlâkı dirilten bir manevî güçtür.
İmanın Ahlâka Dönüşmesi
İman kalpte doğar, ahlâkta görünür.
İnanan insan, Rabbine olan sevgisini sadece sözle değil, davranışla gösterir.
İman bir nurdur; o nur, kalbi aydınlatır ve insana doğruluk, adalet, merhamet gibi değerleri kazandırır.
Risale-i Nur’da geçen şu cümle, iman–ahlâk ilişkisinin özüdür:
“İman hem nurdur hem kuvvettir.” (Sözler, 23. Söz)
Yani iman, sadece düşünceyi değil, iradeyi de besler.
İman kuvvet buldukça insanın davranışları da güzelleşir; yalan yerine doğruluk, kibir yerine tevazu, kin yerine affedicilik yerleşir.
Nefis Terbiyesi ve Ruh İnşası
Ahlâk eğitiminin en zor ama en gerekli kısmı, nefsin terbiyesidir.
Çünkü insanın içindeki en büyük düşman, çoğu zaman kendi nefsidir.
Bediüzzaman bu gerçeği şöyle açıklar:
“Nefsini beğenen, belâsını görmez. Nefsini itham eden, kemale erer.” (Mesnevî-i Nuriye)
Nefis terbiyesi, insanın kendi içindeki benlik duvarını yıkmasıdır.
Kalp........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d