Gazeteci olmak, cesaretin adı
Bir ülkede kalemin suç sayıldığı, not defterinin delil kabul edildiği, gerçeği yazmanın “provokasyon” diye damgalandığı bir ortamda gazetecilik yapmak yalnızca bir meslek değil, bir cesaret işidir.
Gazeteciler; “terör propagandası yapmak” ya da “devlet sırlarını ifşa etmek” gibi belirsiz ve geniş tanımlı suçlamalarla karşı karşıya kalıyor. Bu suçlamalar, kimi zaman gerçeği yazmanın cezası, kimi zaman ise susturmanın aracı hâline geliyor.
Fatih Altaylı’nın tutuklanması bu tablonun sadece bir parçası değil, artık kimsenin güvende olmadığını gösteren de bir işarettir.
Seversiniz, sevmezsiniz, fikirlerini kabul eder, ya da etmezsiniz, her dediğine katılır ya da katılmazsınız ama onun fikirlerini özgürce ifade etme hakkına saygı duyarsınız.
Yıllardır var olan, tanınan bir ismin dahi susturulmak istenmesi, sıranın herkese gelebileceğini kanıtlar niteliktedir.
Altaylı’yla birlikte, sadece bir gazeteci değil; haber alma hakkımız, eleştiri özgürlüğümüz ve sorgulama bilincimiz de baskı altına alınmak isteniyor.
Sadece gazeteciler değil, kurumlar da baskı altında.
Bazı gazete ve........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d