menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Barış Raporu Değil, Yeni Bir Devlet Taslağı

23 0
15.12.2025

İlk adı “Terörsüz Türkiye” olan, sonra adı değiştirilerek “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” diye anılan süreçte partiler raporlarını TBMM’ye sunarken, DEM Parti’nin altı bölümden oluşan 99 sayfalık raporu basına yansıdı.

Bu metne “barış raporu” demek, metnin niyetini eksik okumaktır. Rapor, elbette “dayanışma, kardeşlik, demokrasi” gibi sıcak kelimelerle kurulmuş bir dil kullanıyor. Ama metnin genel yönü, sadece silahların susması ya da toplumsal yaraların sarılması değil. Devletin temel sütunlarına dokunan, yeni bir çerçeve kuran bir taslak gibi duruyor. Güvenlik anlayışı, hukuk, idari yapı, eğitim ve tarih anlatısı aynı anda yeniden tarif ediliyor. “Barış” ise burada bir hedef olmaktan çok, bu dönüşümü topluma taşıyan bir zemin gibi kullanılıyor.

Raporun en kritik hamlesi daha başta yapılıyor. Sorun, “terör” ve “ayrılıkçı şiddet” ekseninden koparılıp, devletin tarihsel yönetim tarzına bağlanan bir “yapısal kriz” diye anlatılıyor. Bu çerçeve kurulunca sonuç kendiliğinden geliyor: Terör örgütü PKK, “sebep” olmaktan çıkıp “sonuç” diye konumlanıyor; devletin güvenlik refleksi ise çözüm üreten mekanizma değil, krizi büyüten taraf gibi gösteriliyor. Yani soru, “PKK ne yaptı?”dan uzaklaşıp “devlet ne yaptı?”ya kilitleniyor. Metnin omurgası burada.

Bu omurga, Cumhuriyet tarihini “ret, inkâr ve asimilasyon” başlığı altında tek bir kesintisiz suç anlatısına indirme eğilimiyle güçleniyor. Burada mesele eleştirinin varlığı değil; eleştirinin yöntemi. Metin dönem ayırmıyor, şart ayırmıyor. Dış tehdit, silahlı kalkışmalar, hendek süreci, şehir çatışmaları gibi başlıklar neredeyse yok sayılıyor. Böyle olunca ortaya bir tarih değerlendirmesi değil, devletin kurucu meşruiyetine dönük tek taraflı bir okuma çıkıyor.

Güvenlik bahsine gelince metin daha da netleşiyor. “Beka temelli dünya görüşü” eleştirisi, basit bir kavram tartışması değil. Devletin varlık refleksinin meşruiyeti hedefe konuluyor. Güvenlik refleksini “paranoya” gibi çerçevelediğiniz anda, terörle mücadele hukuku da yıpratılır; idari tedbir de sahadaki varlık da tartışmalı hale gelir. Bu........

© Habererk