menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Terör örgütü PYD'nin elebaşı Salih Müslim’den tehditler

6 0
yesterday

Salih Müslim'in farklı medya kuruluşlarına verdiği röportajlar, Pydnin Suriye'deki rolüne ve bölgesel aktörlerle olan ilişkilerine dair karmaşık bir tablo sunmaktadır. Ancak bu karmaşıklığın ardında, terörizmi diplomasi maskesiyle meşrulaştırma çabası yatmaktadır. Metinlerinizde Müslim, bir yandan Türkiye'ye ve Şam rejimine yönelik tehditler savururken, diğer yandan barış ve diyalog çağrısı yapmaktadır. Bu çelişkili ifadeler, Müslim'in siyasi pragmatizmini değil, bir terör örgütünün uluslararası hukuku ve devlet otoritesini nasıl istismar ettiğini gözler önüne sermektedir. Ne yazık ki, böylesine bir terörist figürün hala meşru bir aktörmüş gibi değerlendirilmesi, yalnızca bu örgütlerin değil, onlara karşı gerekli duruşu sergilemeyen siyasi yapıların da sorumluluğudur. Terörle mücadele, hiçbir bahaneye, hiçbir "çözüm" perdesine kurban edilemez.

Bu kapsamlı analiz, Müslim'in söylemlerini derinlemesine incelemekte ve "terörist" olarak nitelendirilen bir şahsiyetin diplomasideki rolünü sorgulamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi devlet politikası, Müslim'i ve PYD/YPG'yi terör örgütü Pkknın Suriye kolu olarak kabul etmekte ve bu bağlamda, Müslim'in tüm siyasi söylemlerini bir terör propagandası ve siyasi şantaj olarak değerlendirmektedir.

Al-Shara, Erdoğan ve Meşruiyet Sorunu

Müslim, son dönemde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'na katılan Suriye Geçiş Hükümeti Başkanı Ahmed al-Shara'yı hedef alırken, bu eleştirilerini Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da taşımıştır. Bu, Pydnin, düşman olarak gördüğü aktörleri aynı meşruiyet sorunu üzerinden birleştirdiği stratejik bir söylem örneğidir.

Müslim’in eleştirileri, uluslararası meşruiyetin halktan değil, dış güçlerden geldiği iddiası üzerine kuruludur. Bu, Pydnin kendisini 'halkın temsilcisi' olarak konumlandırırken, diğer aktörleri 'dış güçlerin kuklası' olarak gösterme çabasıdır.

· "Foreign powers took Shara from Idlib and placed him in Damascus. Here he fulfilled many tasks given to him. They wanted to give legitimacy to Shara." "Dış güçler, Şara'yı İdlib'den alıp Şam'a yerleştirdi. Burada kendisine verilen birçok görevi yerine getirdi. Şara'ya meşruiyet kazandırmak istediler."

· "Just as they gave legitimacy to Erdoğan, they wanted to give the same legitimacy to Shara. Shara is someone who is already under their command." "Tıpkı Erdoğan'a meşruiyet verdikleri gibi, Şara'ya da aynı meşruiyeti vermek istediler. Şara zaten onların emri altında olan birisidir."

Bu söylemde, Müslim, Türkiye'nin demokratik yollarla seçilmiş liderini bile 'dış güçlerin meşruiyet verdiği' bir figür olarak nitelendirerek, uluslararası diplomatik alanda Türkiye'nin pozisyonunu zayıflatmayı hedeflemektedir. Türkiye açısından bu iddialar, demokrasiye ve milli iradeye açık bir saygısızlık ve terör örgütü propagandasının siyasi manipülasyonu olarak kabul edilmektedir.

· "Legitimacy comes from the people, but it seems that this will no longer be the case in Turkey." "Meşruiyet halktan gelir, ancak Türkiye’de durumun artık böyle olmayacağı anlaşılıyor."

Türkiye’nin siyasi süreçlerine yönelik bu haddi aşan ithamlar, Pydnin yalnızca Suriye’nin toprak bütünlüğünü değil, aynı zamanda bölgedeki istikrarlı devletlerin iç siyasi düzenini de hedef aldığını göstermektedir.

Ayrıca, Müslim, katliam iddialarını Türkiye'ye bağlayarak çok tehlikeli bir dezenformasyon stratejisi yürütmektedir:

· "Stating that the groups carrying out the massacres are especially affiliated with Turkey, Salih Muslim said: 'These groups are behind the massacre of Alawites on the Syrian coast. The same people killed more than 2 thousand people in Suweyda.'" "Katliamları gerçekleştiren grupların özellikle Türkiye ile bağlantılı olduğunu belirten Salih Müslim: 'Bu gruplar, Suriye sahilindeki Alevilere yönelik katliamın arkasındadır. Aynı kişiler Suveyda’da 2 binden fazla insanı öldürdü.' dedi."

Türkiye, terörün her türlüsüyle (DAİŞ/DEAŞ dahil) mücadele eden tek NATO ülkesi olduğunu sıklıkla vurgulamakta ve bu tür iddiaları tamamen asılsız bulmaktadır. Bu tür suçlamalar, Pydnin kendi askeri operasyonlarına uluslararası alanda destek toplama ve meşruiyet kazanma amacını taşımaktadır. Müslim’in tehditvari söylemi şu şekilde devam etmektedir:

· "Shara's conflict with these groups will be his downfall." "Şara'nın bu gruplarla çatışması onun düşüşü olacaktır."

· "It would be very dangerous to support a dictator." "Bir diktatörü desteklemek çok tehlikeli olacaktır."

Bu ifadeler, Pydnin bölgedeki siyasi aktörlere yönelik açık bir şantaj ve tehdit dili kullandığını göstermektedir. Müslim, uluslararası toplumu kendi siyasi çizgisine uyum sağlamaya zorlamakta ve aksi takdirde sonuçlarının ağır olacağını ima etmektedir.

"Demokrasi Yoksa Entegrasyon da Yok"

Salih Müslim'in "Demokrasi yoksa entegrasyon da yok" tezi, Pydnin diplomatik pazarlık masasına getirdiği en kilit koşuldur. Bu ifade, Suriye Demokratik Güçleri'nin (QSD) Suriye ordusuna entegrasyonu sürecini, Şam Yönetimi'nin siyasi yapısını değiştirmesi şartına bağlamaktadır. Ancak bu şart, Türkiye tarafından, Pkknın Suriye'de kurduğu silahlı yapıyı meşrulaştırma ve güvence altına alma çabası olarak görülmektedir.

Aşağıdaki ifadeleri ilee, bu temel tezi destekleyen iddia ve suçlamaları içermektedir:

· "Söz üzerinde birkaç konuda anlaştık. Görünen o ki yumuşama olduğunu gösterip Amerika'ya gidip ‘Bakın, biz Özerk Yönetim'le görüşüyoruz, görüşüp sorunları çözüyoruz’ demek içindi... Ama ondan sonra oradaki sözler orada kaldı, hiçbir adım atılmadı"........

© Habererk