Demir kapının sesi
Bilinmez ki sol kaştaki yara izi
Mutlu sandığınız insanların, gülen gözlerinin derinliğinde saklı olan hüzünleri bilemezsiniz. Yavuz
Bir kimsesiz, bir öksüz, bir yetim hikayesi anlatıldığında ya da bunlardan biriyle karşılaştığımda; sebebini bilmediğim bir sıkıntı oturur yüreğime, hüzünlenirim.
Gözlerimi yakar gözyaşlarım...
Gözümün önünde, bir fotoğraf karesinden çıkacaklarmış gibi beliren Kıymet ve Ahmet kardeşler. Ahmet'in çenesindeki yara izine dokunuyormuşum canlılığında...
Yetiştirme yurdunun iki nadide çiçeği. Sınıf arkadaşlarım soy isimlerini hatırlayamadığım, Kıymet ve Ahmet.
Sanırım annelerinin vefatı sonrası babası tarafından devletin şefkatli kollarına teslim edilmişlerdi. Zaman zaman babaları tarafından ziyaret edilen bu iki küçük yavru...
Küme çalışmalarında, özellikle, onların olduğu kümede olmaya gayret ederdim. Hatta haksız yere suçlandığında Ahmet, düşünmeden korumacılığına soyunurdum.
N...t ile kavgamın ve ona karşı kalbimin doğrulmayışı işte böylesine haksız bir suçlamaydı. Mizacım gereği kavgacı bir yapım olmamasına rağmen, O'nu her gördüğümde bir bahane uydurur ve canını acıtırdım. Bu davranışımı bugün onaylamasam da...
Sanki Ahmet'e yapılan haksızlığı taksitlendirerek adalete tevdi ediyorum gibi gelirdi o zamanlar...
Her 'anne' ve 'baba' sözcüğünün zikredildiği yerden yavaşça uzaklaşmama neden olan, o öksüzlüğü ve yetimliği yaşadım. Gözyaşlarımı içime akıtarak...
Unutmak istesem bile nenem (babaannem) ve büyük babamın çığlığını asla unutamadığım, hüzün kokan, dokunaklı aile........
© Habererk
