Tekkeden Meclise
Kanlı bir isyan sonrası Yeniçeri Ocağı kaldırıldığında tarihler 1826 yılını gösteriyordu.
Nice zamandır düzenleri bozulmuş, devlette zorbalığın, ayak diremenin, fitnenin, nifak ve cidalin simgesi haline gelmişlerdi.
Bu yüzdendir ki kışlaları topa tutulmasına rağmen onlara acıyan çıkmadı. Hatta yok edilmelerine, “hayırlı olay” anlamında “Vakayı Hayriye” denildi.
Osmanlı zaferlerinin efsane teşkilatı, bu şekilde tarihten çekilirken yerine “Asâkir-i Mansure-i Muhammediye” isimli yeni bir ordu kuruldu.
İsmine nazire yaparcasına uzmanından, üniformasına, eğitiminden teşkilat yapısına, rütbesinden nişanına kadar Batılı bir yapıya sahipti.
Böylesine köklü ve derin bir değişim başlamıştı.
Üstelik bu değişim sadece orduyla sınırlı kalmayacak, kurumlardan düşünce biçimine kadar devleti dönüştürecek, toplumun birçok kesiminde derinden hissedilecekti.
Zaten 19. Yüzyıl tüm dünyada değişim rüzgârlarının estiği bir dönemdi. Milliyetçilik akımları hızlanmış, milli hisleri coşturacak bağımsızlık alameti yeni simgeler doğmaya başlamıştı. Bayrak, arma, pul, madalya, üniforma gibi bu simgelerden biri de milli marşların doğuşuydu.
1825 yılında İngiltere’de uygulanmaya başlanan milli marş geleneği kısa zamanda diğer ülkelere sıçramıştı. Kapılarını sonuna kadar Batıya açan Osmanlının bu yeniliğe bigâne kalması zaten beklenemezdi.
Nitekim öyle oldu. Değişim döneminin sultanı II. Mahmut, yeniçeri ile birlikte mehterhaneleri de kapattı, yerine Muzıka-i Hümayûn’u kurdu.
Başına da İtalya’nın askerî bando şefi Giuseppe Donizetti’yi getirdi.
Ardından milli marş siparişi verdi.
Oysa zafer ve bağımsızlık alameti olarak marş çalınmasına Türk devlet geleneği yabancı değildi. Bu tarihten sekiz asır önce yazılan Divan-ı Lügat-ı Türk’te bile bununla ilgili bilgiler vardı.
Aynı şekilde Selçuklularda “nevbethane” denilen bir kurum olduğunu, bunun “mehterhane” olarak Osmanlıya geçtiğini, Selçuklu Sultanı III. Alaaddin Keykubat’ın Osman Gazi’ye beylik alameti olarak sancakla birlikte tuğ ve kös gönderdiği biliniyordu. Bu yüzden mehter marşı Osmanlının milli marşı gibiydi. Tüm dünyada Türk devletinin simgesi olarak görülüyor, birçok kaynakta Fatih dönemine kadar mehter marşı çalarken Osmanlı Sultanlarının Selçukluya hürmeten ayağa kalktığı yazıyordu.
Ne var ki değişimin yönü Batı olunca, milli marşın da Batılı formda olması arzulanmıştı.
Tarihimizde Donizetti Paşa olarak bilinen İtalyan müzik adamı, 1829 yılında Osmanlının ilk milli marşı olan “Mahmudiye Marşı”nı besteledi.
Sadrazam Paşanın imzasıyla, resmî törenlerde, kamu kurumlarında ve yabancı elçi kabullerinde bu marşın çalınacağına ilişkin resmî tebliğ yayınlandı. “Mahmudiye Marşı”, on bir yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğunun milli marşı........
© Haber7
