Hünkâr’ın gazabı
On Yedinci Yüzyılın başlarında Osmanlının büyük sıkıntıları vardı.
Sultan I. Ahmet’ten sonra akıl sağlığı yerinde olmayan Mustafa tahta çıkarılmış, üç ay sonra indirilip Genç Osman padişah ilan edilmiş, onu deviren askeri ihtilal Deli Mustafa’yı yeniden getirmiş, bir buçuk yıl dolmadan bir değişiklik daha olmuştu.
Tarih, 1623 yılının Eylül ayını gösteriyordu.
Yeni Padişah IV. Murat, 12 yaşında bir çocuktu. Nicedir düzen bozulmuş, sipahi ve yeniçeri ocakları eşkıya yatağı olmuştu. İdare, saray kadınları ile ihtiraslı paşaların elinde oyuncağa dönmüştü. Devlet, zorbanın elindeydi. Ayak takımının başı çektiği korkunç bir anarşi dönemi yaşanıyordu.
Evliya Çelebi, vaziyeti şöyle tasvir etmişti:
“Zorbalar her yerdeydi. Ehli namus insanlar hamamlara, çarşıya, pazara çıkamazdı. Falan ağanın hanesini basalım diye alenen konuşulurdu.”
İktisadî şartlar da ağırdı. Beş yılda dört kez gerçekleşen taht değişikliği hazineyi boşaltmış, geçim dara düşmüştü.
Anadolu’nun dört bir yanında fitne zuhur etmiş, Rumeli yollarını, derbentlerini eşkıya tutmuştu. Abaza Mehmet Paşa, Genç Osman’ın kan davasını bahane ederek isyan bayrağı açmış, Bekir Subaşı adında bir serseri Bağdat’ı elden çıkarmıştı. Kazak korsanlar Karadeniz’den İstanbul Boğazına kadar inmiş, Sarıyer ve Yeniköy’ü yağma etmişlerdi.
Bu başıbozukluğun bir an önce sona ermesi, devletin inhilalden kurtarılması gerekiyordu. Ne var ki Padişah henüz bunları anlayacak yaşta değildi. Çocukluktan çıkması, yalpalayan devlet gemisinin dümenine geçip fesat yuvalarının başına demir bir yumruk gibi inmesi için aradan dokuz yıl geçmesi gerekecekti.
Ta ki, 1632 yılının Ramazan ayına kadar...
................
Çıktığı Şark seferinde başarısız olan Sadrazam Hüsrev Paşa azledilmiş, yerine Hafız Paşa getirilmişti. Vezirlerden Topal Recep Paşanın bu makamda gözü vardı. Hüsrev’in haksızlığa uğradığını bahane ederek 1632 yılının Şubat ayında yeniçeri ve sipahileri ayaklandırdı. Başkent kısa zamanda isyancıların kontrolüne geçti. Sokaklar boşaldı, çarşılar kapandı. Saraya hücum edildi. Padişah ayak divanına çağrıldı. “Hüsrev Paşa gibi heybetli bir veziri azlettiren adamları bize ver, paralayalım” dediler. Sadrazam Hafız Paşa ve Şeyhülislam Yahya Efendinin de içinde olduğu on yedi devlet adamının kendilerine verilmesini istediler. Hafız Paşa, “Padişahım beni sen katletme, bu zalimler şehit etsinler” diyerek isyancıların üzerine atıldı. Oracıkta parça parça edildi.
Genç Osman vakasındaki rüzgârın esintisi henüz dinmemiş, dönme taifesinin acımasızlığı unutulmamıştı. Padişah, Topal Recep Paşaya sadrazamlık mührünü vermeye mecbur oldu. İsyancılar dağıldı, ortalık bu kanlı hadisenin ardından bir müddet yatışır........
© Haber7
